bir noktadan sonsuz sayıda doğru geçer: Muhabbet

Çarşamba, Mart 12

Muhabbet

  • Şair Arif Damar ile bir röportaj'dan alıntılar....

    Yasemin Arpa'nın ntvmsnbc'de yayınlanan bu söyleşisinden Arif Damar'ın diğer şairler ile ilgili şaşırtıcı açıklamaları;

    HASAN İZZET DİNAMO

    Nazım Hikmet’le partinin arası açıktı. Onu koymak istiyorlardı. Partili ağabeylerim bana Dinamo’yu daha büyük şair diye kabul ettirmeye çalışıyorlardı. Ben hiçbir zaman şikeye gelmedim. Ben Nazım’ın lirik şiirlerini severdim. 18 yaşımda Taranta Babuya Mektuplar’ı, Şeyh Bedrettin Destanı’nı ezbere okurdum. Kuvay-ı Milliye’yi -bana illegal yollarla gelmişti- ezbere bilirdim. Çok da kolay ezberlerdim.
    Bazı toplumcu görüşteki şairler yalnız toplumcu şairleri, Nazım Hikmet’i falan okurlar. Ben hepsini okudum. Hatta ben Antalya’da yaşayan şair Metin Demirtaş’a Turgut Uyar’ın şiir kitabını gönderdim. Bana tepki gösterdi; ne diye bu kitabı gönderdin dedi. “Dünya’nın En Güzel Arabistan’ı”nı. Halbuki Turgut büyük bir şairdir.


  • ÜMİT YAŞAR OĞUZCAN

    Şairin, şirinin kalitesine bakıyorum. Ümit Yaşar’ı ne diye okuyayım ben? Halim Yağcıoğlu yok bilmem Baki Süha Edipoğlu, niye okuyayım bunları? Şimdi ben yabancı şairleri okuyorum daha çok. Ama Türk şiirinde de büyük şairler var; Dağlarca olsun, Melih Cevdet olsun, Oktay Rifat büyük şairler. Turgut Uyar, Cemal Süreya… Edip’i ben sevmem.


  • ATİLLA İLHAN

    Attila iyi şairdir ama MİT ajanıydı o. İyi şiirler yazdı ama sonradan şairlik önemli değil falan gibi laflar etti. Yani düşünce adamı olmak filan gibi böyle şeyler…
    Şimdi bakın, Onun cenazesine Muhsin Yazıcıoğlu geldi. Büyük Birlik Partisi Başkanı. Generaller geliyor falan. MİT ajanı canım, MİT’tendi.
    Şimdi bunun MİT’ten olduğunu Şükran Kurdakul biliyordu.

    Bu bilinebilir bir şey mi, sadece sezgidir…
    Tabii tabii. Melih de biliyordu canım. Ta gençliğinden beri. Bunu yarım asır evvel Demir Özlü söyledi, maaş alıyor diye. Ferit Edgü biliyormuş o zaman. Ben hatta sonradan tekrar Demir Özlü’ye telefon ettim Türkiye’de olduğu zaman, tabii dedi öyle dedi, Ferit de bilir bunu dedi.
    Şimdi bu Paris’e gidiyorum falan diyor ya -Yeni Jöntürkler Birliği vardı, onun kurucusu da benim arkadaşım- onlar hakkında rapor vermek için gidiyor oraya. “Daha neler yaptı” dedi Ferit bana. “Bir gün Demir’le gelir anlatırım sana” dedi. Neyse yani… Ama yazık yani, yetenekli, çalışkan, çok ta kibardı. Mesela onun ‘Bıçağın Ucu’ diye bir romanı vardır, tam anti komünist bir kitaptır o. Sonra taltif ediyor; Mustafa Suphi’yi Mustafa Kemal çok değer verirmiş, uzaktan tanıyormuş diye. Mustafa Kemal’in de emri var öldürülmesi için.. Böyle kafa karıştıran şeyler de yazıyordu.
    Bunlar Metin’le ile beraber gözaltına alındılar. Ben çok yakın arkadaşıyım. Metin Eloğlu bıçkın bir adamdı, resim falan yapıyor. Daha çok kadınlarla falan şey yapardı… Bir ara bu bir kızla evlendi; Şiir ve Hasan diye iki çocuğu oldu. Eşi baktı ki Metin öyle ev erkeği olacak adam değil, çocuklarını aldı Almanya’ya gitti. Anlatabildim mi? Ama yani Metin Eloğlu hiçbir zaman polis değildi. Çok çapkındı, bıçkındı. Şimdi bu yağmurlu bir gün yere düşüyor, bir kadın da bunu kaldırmaya çalışıyor, ‘hanfendi telefon numaranızı verinnn’ diyor…
    Bir de şimdi İsveç’te yaşayan İhsan diye bir arkadaş var. Bu illa İsveç’e gidecek. Aklına koymuş. Ressam ama yağlıboya işleri falan yapıyor. Metin gidiyor bir gün “Bir şişe şarap parası ver” diyor. “Ben İsveç’e gidiyorum, para biriktiricem, sana nasıl para vereyim” diyor, Metin diyor ki, “Sen de burjuva oldun...”
    Ama bakın ne diyorum. (Kitaptan okuyor): “Şimdi bazı adamların ne işi var… Şairin cenazesini kaldırmaya… İlk kez bir şairin... Devlet de sana külliyen ona tabi gibi davranır…”

  • AHMET OKTAY

    Yarım asır önceden bahsediyorum. Bir avuç insan. Mesela İstiklal Caddesi’nde Baylan Pastanesi’ne şairler, ressamlar gelirdi. Yüksel Aslan var Paris’te yaşıyor şimdi. Bir gün Ahmet Oktay’la beraber oturuyoruz. Ahmet Oktay'a dedim ki, “ben bir kitap çıkaracağım, resimler misin?”. “Bi defa sen komünistsin, ben faşistim sonra ben senin kitabını niye resimleyim, sen benim resimlerime şiir yaz” dedi. Dünya çapında bir ressam oldu sonra. Manavdı o, posbıyıklı keten pantolonla gelirdi Baylan’a. Sonunda Marksist oldu o, Kapital’i resimledi Paris’te.

  • FAZIL HÜSNÜ DAĞLARCA

    Dağlarca şeydir ya, çok kıskançtır . Ben onu ziyarete gittim. Kendisi okuyamıyor. Benim ‘Kırık Makara’ şiiri var.En iyi çalışmalarımdan biridir o. İçinde Lorca’dan ‘gece de ne gece, yoğun gece’ ama yoğunu değiştireceğim, kara gece yapacağım. Ben Lorca’dan aldım’ dedim. ‘Ben de şiirde en çok onu sevdim’ dedi. (Kahkahalar..) Kıskandı aslında…
    Dergi'de Dağlarca’yı ayın şairi seçtim. Ben çekiniyordum, Dağlarca “sen kim oluyorsun” falan der diye. Sonra telefon ettim, “kolay gelsin” dedi. Dergide çıkan şiirlerden seçiyorum.
    Dağlarca çok yazıyor ya, şiir makinası gibi.
    Şimdi, şairden iyi koca olmaz iyi sevgili olur. Ben bunu Dağlarca’ya da söyledim. Dağlarca ‘iyi sevgili de olmaz’ dedi.

  • NAZIM HİKMET
    Nazım Hikmet, Piraye Hanım için en güzel şiirlerini yazdı. Piraye Hanım’a gerçekten aşıktı. Münevver Hanım için yazdığı şiirler hiç güzel değildi. Münevver genç ve çok da güzel bir kadın. Evliydi, Ressam Nurullah Berk’in karısı. O derin bir aşk değil. Münevver yeşil bir elbise giyiyor ve içinde hiçbir giysi yok. Hapishaneye gidiyor; hapishanede Nazım’la sevişiyorlar.
    Ama Nazım’ın af ihtimali var o sırada, ihtimal sallantıya giriyor. Kocasına dönüyor Münevver. Sonra tekrar dönüyor Nazım Hikmet’e. Yani o cinsel bir şey. O yüzden de güzel şiirler yazamadı.
    Vera genç ve güzel bir kadındı. Nazım Hikmet’i öldürdü falan diye laflar çıkmıştı. Vera diyor ki, iktidarsızdı... Vera zaten çocuklarını görmek bahanesiyle haftanın birkaç günü eski kocasına gidiyor. Ama onun için ‘saman sarısı’ diye güzel bir şiir yazdı. Fakat o da biliyor musunuz Blaise Cendras’ın Transsiberien şiirinin etkisindedir. Yani aynı kurgudur.
    Şimdi bakın. Nazım Hikmet, çağdaş Türk şiirinin kurucusudur. Türkiye için büyük bir şairdir. Ama ne Edgar Allen Poe, Ne Rimbaud, ne Baudelaire. Onlar birbirlerini etkiliyorlar. Nazım’ın böyle etkilediği bir şair yok. Sonra Mesela Mısır’ın bir şairi var, Türkiye’de bilinmez. Salah Abdülsabur diye. Nazım’dan daha büyük bir şair, daha lirik. Nazım’da idefiks haline gelmiş, ille partili olacak. Marksist olarak kalsın ama partili olmaz. Partili olduğu için parti ona propaganda şiirleri yazdırtıyor, o da yazıyor. Bence sanatçı partiye girmemeli. Ruhi Su’yu -kendi istemiş de olabilir ama- almamak lazımdı onu komünist partisine. Zaten o türküleriyle etkili oluyor. Ahmed Arif şiirleriyle zaten etkili oluyor.

  • ORHAN KEMAL
    (1950-51’de ‘işportacılık’ yaptığınızı ve ısrarla ‘seyyar satıcılık’ yapmadığınızı vurgular) Voli vurmak vardır. Ben bunu zamanla öğrendim. İnsanlar genelde, birkaç kişi birşey alıyorsa toplanırlar. Nitekim bir gün böyle 15-16 parça sattım. Bir kadın alüminyum tencere almıştı, ‘benim ihtiyacım yok, niye aldım ki’ dedi. Böyle birşey. Şey de önemlidir. Mesela çocuk pantolonu satıyorum, ‘var mı erkek evladın, çocuğu olana, yavrusu olanaaa’... Bir de çamaşır mandalları satıyordum, ondan çok para kazandım en son. O zaman yeni çıkmıştı. “Mandallar naylon, rengarenk, a bakın, rengarenk, Bu arada mandalara bakın falan da diyordum… Bir herif vardı. Elinde tırpan var, tırpanı havada sallıyor? Ne satıyor biliyor musunuz? Biley taşı.
    Bir gün Orhan Kemal geldi, duymuş çok para kazandığımızı. Şevki Akşit’le konuştuk aramızda. ‘Bu adam zengin olur, romanı bırakır. Sıkıntı çekiyor ama çeksin’ dedik. Yok falan dedik, atlattık. Aradan zaman geçti bir gün Şevkiyle İkbal Kahvesi’nde otururken Orhan Kemal, ‘beni aranıza almadınız’ dedi. ‘Fena mı oldu, büyük romancı oldun’ dedim.
  • İsmet Özel Müslüman oldu falan ama iyi şair. Her zaman ona iyi davrandım. “Orhan Veli’yi polisler itti çukura” dedi. İsmet Özel’e “Sen Marksistsin aslında. İlgiyi üzerinde tutmak için böyle şeyler yapıyorsun” dedim. “Değil” dedi ama ben aynı fikirdeyim.

ARİF DAMAR / YASEMİN ARPA

NTVMSNBC/2006