Hayal kurmak cennetten bir şeyler almaktır.
Ruh sonluyu sevemez çünkü sonsuzluğun hediyesidir; ölümlülere bağlanamaz çünkü ölümsüzdür, bir surete ait olamaz çünkü suretsizdir.
İnsan ise, hem ruh hem beden sahibidir, zıtların bileşkesinin acısı yürek parçalayıcı bir hayal kırıklığı, yalnızlık ya da gıpta edilecek mutluluk verecektir.
Paralel evrenler aramak, somut nesnelerin kusurlu yanlarını kabul edememek, sınırlıyı istememektir...
Aşk önceleri ruh işi;
erkekte gözle, kadında kulakla başlayan ve insanı uçuran, meleksi, cennet vergisidir.
Her aşk ilahidir ancak ilahi olan aşkı, ancak ilah ister ve kıskançtır.
Oltayı atan yemi de balığa göre seçmiştir, her balığın yemi ayrıdır.
Bazen avcı av olur, oltaya tutulana tutulur, insanı yerin altı ile göğün üstüne layık gören istediği gibi indirip çıkarır ve adına aşk der.
Yangının ateşi;
aşkın şiddetiyle doğru, ateşin malzemesiyle ters orantılıdır;
kurumuş ve küçük odunu daha çabuk kül edecektir,
kül olan kurtulacaktır.
Ateş ham olanı yakacak,
küle dönüp sevdiğinde yok olduğunda sevdiği kalacak,
kül olarak varlık iddiası kalmadığında yangın da sönmüş olacaktır.
Sevdiğini ne kadar sevmişse ayrılık acısını da o kadar derin hissedecek ve bir o kadar da iyi pişmiş olacaktır.
Ruhun hamlığı algının darlığı kadardır, algı arttıkça ruh zenginleşecek paraleldeki perdeler açılacaktır.
Gül yar ise;
ruhu olgunlaştırmak dikene razılık,
gübreye yaşamın kaçınılmaz gereksinimi nazarıyla bakabilmeyi,
sevdiğinde kusur görmemeyi getirir,
bu da mutluluğu getirir.
Mutsuz aşk yoktur, eksik aşk vardır.
---------------------------------------------------------------
Aşk paralel bir evrene girmektir.
Aşıkken başka bir evrene girersin, gücün de güçsüzlüğün de farklı olduğu... Kanatların yoktur ama uçabilirsin, sürünerek yeraltına inebilirsin, dahası sürünmekten uçmak kadar haz alırsın. Gözünde dünyayı seyreder, o göz değmediğinde bir görünmez, bir ‘hiç’ olur, kaybolursun. Tek bir gülüşle sarhoş, bir yüz çevirmeyle berduş, bir yabancı selamla seyyah olursun… Nefesiyle dağlara tırmanabilir, nefesizliğinde bir odadan bir odaya gidemeyecek, halsiz olursun. Bu yeryüzüne ait hiçbir şey yoktur aşkın paralel evreninde, bir gün yine bir kapıdan geçip, yeryüzüne düşünceye kadar.
--------------------------------------------------------------
Paralel Evren;
Bir dönem rehberlik yapan arkadaşım bir Fransız grubu gezdirirken,
adamlardan biri onu yalnız Kapalıçarşı’ya götürmesini istemiş.
Çarşıda epey dolaştıktan sonra, bir noktada durup, garip kelimeler mırıldandıktan sonra;
“işte burası” demiş.
Burası dediği şey sıkı durun; paralel evrenlere geçiş noktası.
Dünyada birçok yerde böyle enerjisi yüksek geçiş kapıları varmış.
İnsanlar parolaları söyleyerek paralel evrenlerdeki paralel hayatlarına geçiyorlarmış.
Mesela iflas etmiş ya da önemli kayıp yaşamış insanlar paralel evrenlerde yeni bir hayata başlıyorlarmış. Tabii o evrende siz de hayatınızdaki insanlar da değişiyormuşsunuz.
Aycan Saroğlu'ndan alıntılar
Ruh sonluyu sevemez çünkü sonsuzluğun hediyesidir; ölümlülere bağlanamaz çünkü ölümsüzdür, bir surete ait olamaz çünkü suretsizdir.
İnsan ise, hem ruh hem beden sahibidir, zıtların bileşkesinin acısı yürek parçalayıcı bir hayal kırıklığı, yalnızlık ya da gıpta edilecek mutluluk verecektir.
Paralel evrenler aramak, somut nesnelerin kusurlu yanlarını kabul edememek, sınırlıyı istememektir...
Aşk önceleri ruh işi;
erkekte gözle, kadında kulakla başlayan ve insanı uçuran, meleksi, cennet vergisidir.
Her aşk ilahidir ancak ilahi olan aşkı, ancak ilah ister ve kıskançtır.
Oltayı atan yemi de balığa göre seçmiştir, her balığın yemi ayrıdır.
Bazen avcı av olur, oltaya tutulana tutulur, insanı yerin altı ile göğün üstüne layık gören istediği gibi indirip çıkarır ve adına aşk der.
Yangının ateşi;
aşkın şiddetiyle doğru, ateşin malzemesiyle ters orantılıdır;
kurumuş ve küçük odunu daha çabuk kül edecektir,
kül olan kurtulacaktır.
Ateş ham olanı yakacak,
küle dönüp sevdiğinde yok olduğunda sevdiği kalacak,
kül olarak varlık iddiası kalmadığında yangın da sönmüş olacaktır.
Sevdiğini ne kadar sevmişse ayrılık acısını da o kadar derin hissedecek ve bir o kadar da iyi pişmiş olacaktır.
Ruhun hamlığı algının darlığı kadardır, algı arttıkça ruh zenginleşecek paraleldeki perdeler açılacaktır.
Gül yar ise;
ruhu olgunlaştırmak dikene razılık,
gübreye yaşamın kaçınılmaz gereksinimi nazarıyla bakabilmeyi,
sevdiğinde kusur görmemeyi getirir,
bu da mutluluğu getirir.
Mutsuz aşk yoktur, eksik aşk vardır.
---------------------------------------------------------------

Aşıkken başka bir evrene girersin, gücün de güçsüzlüğün de farklı olduğu... Kanatların yoktur ama uçabilirsin, sürünerek yeraltına inebilirsin, dahası sürünmekten uçmak kadar haz alırsın. Gözünde dünyayı seyreder, o göz değmediğinde bir görünmez, bir ‘hiç’ olur, kaybolursun. Tek bir gülüşle sarhoş, bir yüz çevirmeyle berduş, bir yabancı selamla seyyah olursun… Nefesiyle dağlara tırmanabilir, nefesizliğinde bir odadan bir odaya gidemeyecek, halsiz olursun. Bu yeryüzüne ait hiçbir şey yoktur aşkın paralel evreninde, bir gün yine bir kapıdan geçip, yeryüzüne düşünceye kadar.
--------------------------------------------------------------
Paralel Evren;
Bir dönem rehberlik yapan arkadaşım bir Fransız grubu gezdirirken,
adamlardan biri onu yalnız Kapalıçarşı’ya götürmesini istemiş.
Çarşıda epey dolaştıktan sonra, bir noktada durup, garip kelimeler mırıldandıktan sonra;
“işte burası” demiş.
Burası dediği şey sıkı durun; paralel evrenlere geçiş noktası.
Dünyada birçok yerde böyle enerjisi yüksek geçiş kapıları varmış.
İnsanlar parolaları söyleyerek paralel evrenlerdeki paralel hayatlarına geçiyorlarmış.
Mesela iflas etmiş ya da önemli kayıp yaşamış insanlar paralel evrenlerde yeni bir hayata başlıyorlarmış. Tabii o evrende siz de hayatınızdaki insanlar da değişiyormuşsunuz.
Aycan Saroğlu'ndan alıntılar