bir noktadan sonsuz sayıda doğru geçer: 04/01/2009 - 05/01/2009

Pazar, Nisan 26

90/10 Sırrını keşfedin

Bu hayatınızı değiştirecek. Bir örnek verelim.
Ailenizle kahvaltı yapıyorsunuz. Kızınız, kahve fincanına çarpıyor ve bir fincan kahve gömleğinizin üzerine dökülüyor.Biraz önce olan olay üzerinde hiç bir kontrolünüz yok. Sonradan olacaklar ise sizin davranışınıza göre belirlenecek. Lanet ediyorsunuz. Kahveyi üzerinize döktüğü için kaba bir şekilde kızınızı azarlıyorsunuz.

Kızınız üzülüyor ve ağlamaya başlıyor. Kızınızı azarladıktan sonra eşinize dönüyor ve kahve fincanını masanın kenarına çok yakın koyduğu için eleştiriyorsunuz.Bunu kısa bir sözlü tartışma takip ediyor. Öfkeyle üst kata çıkıyor ve gömleğinizi değiştiriyorsunuz.Aşağıya indiğinizde Kızınızı, ağlamaktan dolayı kahvaltısını bitirememiş ve okul için hazırlanamamış bir halde buluyorsunuz. Kızınız otobüsü kaçırıyor.

Eşinizin işe gitmek için hemen çıkması gerekiyor. Hemen aceleyle arabanıza koşuyorsunuz ve Kızınızı okula bırakmak üzere hareket ediyorsunuz. Geç kaldığınız için, saatte 40 km hız sınırlaması olmasına rağmen saatte 70 km hızla gidiyorsunuz. 15 dakikalık gecikmeden ve hız limitini aştığınız için ödediğiniz 120.- TL trafik cezasından sonra okula ulaşıyorsunuz. Kızınız size "Hoşçakal" demeden binaya koşuyor.Ofise 20 dakika gecikmeyle geliyorsunuz ve evrak çantasını evde unuttuğunuzu anlıyorsunuz.



Gününüz korkunç bir şekilde başladı!
Devam ettikçe, kötüleşiyor, daha da kötüleşiyor sanıyorsunuz. Eve gitmeyi dört gözle bekliyorsunuz. Eve ulaştığınızda eşiniz ve kızınızla olan ilişkilerinizde araya sıkıştığınızı sanıyorsunuz.
Neden? Sabahleyin nasıl tepki verdiğinize bağlı olarak! Neden kötü birgün
geçirdiniz?
A) Kahve sebep oldu
B) Kızınız sebep oldu
C) Polis sebep oldu
D) Siz sebep oldunuz
Cevap "D" şıkkı. Kahvenin dökülmesinde sizin bir kontrolünüz yoktu.Sizin gününüzün kötü geçmesine o 5 saniye içindeki davranışlarınız sebep oldu.

Olabilecek ve olması gereken ise şöyleydi.
Üzerinize kahve sıçradı. Kızınız ağlamak üzere. Siz nazikçe "Tamam tatlım, bir dahaki sefere biraz daha dikkatli olman gerek" diyorsunuz. Havluyu kaptığınız gibi üst kata çıkıyorsunuz. Gömleğinizi değiştirip, evrak çantasını aldıktan sonra aşağıya iniyorsunuz ve aynı anda pencereden kızınızın otobüse bindiğini görüyorsunuz. Kızınız geri dönüp el sallıyor. Siz ve eşiniz ise gitmek için birlikte çıkmadan önce öpüşüyorsunuz. 5 dakika önce işe geliyorsunuz ve çalışma arkadaşlarınıza neşeli bir şekilde selam veriyorsunuz. Patronunuz ne kadar güzel bir günde olduğunuz hakkında konuşuyor.


Farka bakın!
İki farklı senaryo. İkisi de aynı başladı. İkisi de farklı bitti.
Neden?
90/10 sırrı inanılmazdır! Çok azımız bunun farkındadır. Sonuç? Pek çok insan gereksiz yere stresten, dertlerden, problemlerden ve baş ağrısından acı çekmektedir.



Bu sır nedir?
Hayatın %10'u, sizin başınıza gelenlerden oluşur. Hayatın diğer %90'ına ise sizin bu başınıza gelenlere nasıl davrandığınızla karar verilir. İnsanlar anlamsız şeyler söyler ve yaparlar. İnsanlar hasta olurlar. Arabalar bozulurlar. Uçaklar geç kalır ve bütün planlarımızı alt üst ederler. Trafikte bir sürücü canımızı sıkabilir v.s. Bu %10'luk kısım tamamen bizim kontrolümüz dışında gerçekleşir.
Diğer %90'lık kısım farklıdır. Diğer %90'lık kısmı siz belirlersiniz.
Nasıl? Olaylara yaklaşımınızla! Nasıl tepki verdiğinize bağlı olarak.
Gerçekten olanların %10'unda hiç bir kontrolünüz yok. Diğer %90'ı ise sizin
tepkinizle belirlenir.

DÜNYAYA , DÜNYANIN GÜZELLİKLERİNE VE HİLELERİNE ALDANIŞIMIZ ;


SİNEĞİN ALDANIŞINA BENZER ........
SİNEK BAL KAVANOZUNA VE BALIN İÇİNE GİRDİKÇE FELAKETE GÖMÜLÜR AMA
O , BUNU ANLAYAMAZ........


ALINTI

Cumartesi, Nisan 25

KATILIM PAY'I SOYGUNU TESCİLLENDİ

Sağlık ocağı yerine ayakta tedavi için doğrudan özel hastaneye veya diş doktoruna giden hastalardan alınan 10 lira 'katılım payı'na Danıştay ’dur’ dedi.

Danıştay 10. Dairesi, 2008 yılı Sosyal Güvenlik Kurumu Sağlık Uygulama Tebliği’nin (SUT) ayakta tedavide hekim ve diş hekimi muayenesi için özel sağlık kurumlarına başvuran hastalardan ’katılım payı’ alınmasına ilişkin kısmının yürütmesini oybirliğiyle durdurdu. Artık özel hastaneye giden hastalardan 10 TL "katılım payı" alınmayacak.
Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) kararı temyiz etmeye hazırlanıyor. Danıştay, tebliği esastan da iptal ederse, 10 TL alınması uygulaması iptal edilmiş olacak. SGK’da Danıştay kararı ışığında yeni bir düzenleme yapacak.Geçen yıl başlamıştı. 1 Ekim 2008’de yürürlüğe giren SSK ve Genel Sağlık Sigortası Yasası ve 2008 yılı Sağlık Uygulama tebliği (SUT) ile muayene ücreti de vatandaşlardan alınmaya başlamıştı. İlk aşamada, eczanede vatandaşın aldığı ilaçlarla birlikte muayene ücreti ve ilaç katılım payı da tahsil ediliyordu. Eczanelerin "Vatandaşlarla karşı karşıya kalıyoruz" itirazı üzerine geçtiğimiz Şubat ayından itibaren muayene için ödenen Katılım Payı’nın eczane yerine özel hastanelerce tahsiline başlanmıştı. Tahsil edilen "Katılım payları" ise SGK’nın kasasına giriyor. Türkiye Sağlık İşletmeleri Derneği, 2008 SUT’un, 6.1. maddesinin 1. fıkrasındaki ’katılım payı’ alınmasına ilişkin kısmının iptali ve yürütmesinin durdurulması istemiyle Danıştay’da dava açtı. Danıştay 10. Dairesi, tebliğin ayakta tedavide hekim ve diş hekimi muayenesi için özel sağlık kurumlarına başvuran hastalardan 10 TL katılım payı alınmasına ilişkin kısmının yürütmesini durdurdu. Danıştay davayı önümüzdeki günlerde esastan görüşerek, karara bağlayacak
25 kasım 2009

Pazartesi, Nisan 13

Mutsuz bir kahramanlık öyküsü

Robin Lee Graham, Johannes Erdman'ın denizcilik kahramanıydı. Kaliforniyalı bir ailenin oğlu olan Robin Lee, Los Angeles'tan denize açıldığında teknesinde iki kedi yavrusu dışında can yoldaşı yoktu. Doğum gününde yani 5 Mart 1965'de "Sevgili ailem; ben Güney Pasifik adalarına gitmek istiyorum. Hem de tekneyle tek başıma" demişti.
(Öykümüz Türkiye'de geçiyor olsaydı; sevgili aileyi, ellerinde sopa, çocuğu evdeki yemek masasının etrafında kovalarken düşleyebilirdik. Yıl 1965'dir; Türkiye, buluğ çağı sorunları ile ilgilenen psikologların sayısı bakımından yetersizdir ve saçmalamakta ısrar eden çocuklar Robin Lee gibi 16 yaşına bassalar da dayak tabii ki cennetten çıkmadır. Ama burası Amerika.) Sevgili aile bu isteği kabul eder. Robin Lee zaten yıllardır ailesi ile yelken yapmaktadır. Babasının parası vardır, tekne alınabilir ama hepsinden önemlisi, babası da Robin Lee'nin denize açılmasını istemektedir. Kendisinin yapamadığını oğlu yapmalı ve tek başına yedi deniz aşan en genç insan olarak tarihe geçmelidir.

Aslında buna bir rekor denemesi değil cinayet girişimi demek daha doğru olabilirdi. Çünkü Robin Lee'nin 7,5 metrelik fiber teknesi Dove ancak kıyı seyrine uygundu. Gerçi biraz güçlendirilmişti ama yine de sert okyanus şartları için düşünülmüş bir tekne değildi. O günkü koşullarda teknelerde bulunması gereken seyir ve güvenlik aygıtları yerli yerindeydi çünkü National Geographic Dergisi projeyi destekliyordu. Ulusal ikon yapmaya çalıştıkları bir gencin ikon olmadan ölümü dergi için haliyle pek de şık olmazdı. Aradan 30 bin 600 mil ve 1739 gün geçti. Dove'in direği iki kez kırıldı, güverte karinadan ayrılma tehlikesi atlattı, Robin Lee iki kez denize düştü ama mucize eseri tekneye yeniden binebildi. Bir tayfun bir kasırga atlattı. Ama başardı. Tek başına yedi deniz aşan en genç insan oldu.

Hamile eşi Patty ile çocukken ayrıldığı Los Angeles'ta kucaklaştığında Robin Lee genç bir erkek olmuştu; denizden pek hoşlanmayan genç bir erkek! Birkaç kez bırakmak istediği dünya turuna babasının ve National Geographic'in baskıları nedeniyle devam ettiği, yolda karşılaşıp aşık olduğu Patty'den uzak kaldığı için öfkeli bir genç adam...
Çiçek çocuklarının hakim olduğu Stanford Üniversitesi'ne eşi ile birlikte öğrenci olarak girdiğinde umutluydu. Ama kendi deyişi ile "devrim isteyen Maocu profesörleri en çok alkışlayanların Mercedes ve Jaguar sahibi öğrenciler" olduğunu görünce okumaktan vazgeçti. Bu da yetmedi "açık denizden yaklaşıldığında beton ve asfalt kokan" Kaliforniya'dan eşiyle birlikte ayrıldı, yazdığı Dove adlı kitabın geliri ile Amerika'nın doğası en sert eyaletlerinden Montana'da arazi alıp, çocuğunu da mektupla eğitmeye karar verdi.

Yani denizlerin ortasında değil, Amerika kıtasının göbeğinde yaşamayı seçti. En yakın komşusu beş kilometre ötedeydi ve onun için mutluluk, "vurduğu geyik omzunda evine dönerken, karısı ve çocuğunun onu kapıda beklemesiydi."
Şimdi nerede olduğu belli değil. Yaşadığını söyleyenler de var, bir motosiklet kazasında öldüğünü de. Elvis gibi yani.
  • İşte bu da, iddiacı babayı mutlu, gerçekleştireni mutsuz etmiş bir kahramanlık öyküsü. Düşler alınır, tekneler satılır. Tekne ve denizcilik fuarlarına gidenler buralarda düşlerini yaşarlar. Kimi düşlediği ama satın alamayacağını bildiği tekneyi bir kez daha görür, okşar kendinden emin bir şekilde; kimi önümüzdeki yıl değiştireceği elektronik aygıtların yerine hangilerini alacağına ve yenilediği teknesi ile hangi sulara yelken açacağına karar verir.

Hürriyet/24 Aralık 2005

TEMUÇİN TÜZECAN

SOKAĞA ÇIKMA YASAĞI

sana bir yer arıyorum
raflardan, aynalardan, dudak boyasından
öteye düşüyorsun

en naif dizelerimi esirgiyorum
insanlığımı aldırdığım
günlerden bitkin
kaçak ayak izlerim
ve sende buluyorum
en yakışır yerini

endamının
cesetleri kanıyor
kıpkırmızı
ellerimde kız kaçıran
çığlığı boynumda borçlu
kalakalan

kaçak kan izleri
gözlerini çağırıyorum
aniden
kanı donduruyor
gözlerime bakıyorsun
uzun uzun
kızıl deniz eriyip
ikiye ayrılıyor
bildiklerimi yalanlıyorum
ve tüm tarih yazıcıları
şairleri ve ilim irfan elçilerini

dervişlere yaklaşıyorum
gözlerini bekliyorum
ezan uzak kuran tuzak
kutsal dairelerim
tapınaklarım ayaklarıma dar
göğe merdiven
yere yediveren

seke seke yalnızlığım
oyunuma uygun bir taş arıyorum
buluyorum
içimden içime
savurup o taşı
çizgilere basıyorum
gözetleme kulesi boş
oyunuma yandaş
bir çift yaramaz çizgili çorap
vaktimi aşıyorum
akşam ezanını kaçırmış
sabah vaktinde
aniden
duymuşum evin özlemini
babamı unutmuşum
sokak sokak koşmuşum
seke seke telaşım
çok hızlı koşmuşum
düşmüş dizim
cebimden dökülen taşlardan
aşırıp
gölgemi bulmuşum
düştüğü yerden
dizimdeki yaranın
kabuğunu sıyırıp
ayağa kalkmışım
ve gölgem gözlerinmiş
bakmışız yan sokağa
iki çift çizgili çorap
dizlerinden akan
kana rağmen
koşmuşlar yan sokağa
sek sek oynamaya
yol boyu taş topla
yere yediveren başım
cebimde hiç kalmadı

gözlerin

sek sek taşı

gök merdivenimin

SİNEM KOYUN