bir noktadan sonsuz sayıda doğru geçer: Atatürk/Latife Hanım

Perşembe, Ocak 31

Atatürk/Latife Hanım

Seda Şennik imzalı bir röportaj...
'Latife Hanım'ın Kağıtları' adlı araştırma/derleme kitabının yazarı Fatih Bayhan'ın cevaplarının bir bölümünü bloğuma taşıyorum,
Ki,
butterflyeyess da Mustafa Kemal Atatürk 'Liderlik', 'Devlet Adamlığı', 'Askeri Deha'sı' gibi toplumsal temalardan biraz daha uzak,,,önplana fazla çıkarılmamış ama çeşitli kaynaklarda az da olsa işlenmiş öznel/insani/duygusal anetdotlarına yer vereceğim.
Röportaj'dan alıntılar....,
Latife Hanım ve Atatürk ilişkisinde en kilit diyebileceğimiz noktaları nasıl sıralarsınız? Başlıklar halinde?
Bu evlilikte aşk var mıydı diye girmek lazım... Bu evliliğin en kilit noktası aşk olup olmadığı... Çünkü çok tartışmalı... Latife Hanım mı çok seviyor? Atatürk mü çok seviyor? İkisi mi seviyor?
Ya da Babası, Latife Hanım'ın Muammer Bey çok önemli bir tüccar ve o ilişkiyi çok destekliyor. Bu da evlilik sebebi olabilir mi?
Aslında önce desteklemiyor... Kararı Latife Hanım'a bırakıyorlar. Bakın çok demokratik ve entelektüel bir aile. Gerçekten bugün bile aile fertleriyle görüştüğünüz zaman o asalet onların ifadelerine, kültürlerine, giyimlerine yansımış durumda... O dönemde de bile bu asalet var. Varlıklı, kültürlü bir aile… Evde Latife Hanım'ın 8-9 yabancı dil bildiğini düşünün. Fransız Edebiyatını, İngiliz Edebiyatını, Rus Edebiyatını… Mesela Atatürk'le ayrıldıktan sonra, Rusça öğrenmeye ve Rus Edebiyatına başladı. Bu evde yetişen çocukların tümü entelektüel değeri çok yüksek çocuklar.
Tam anlamıyla netleştirmek için soruyorum. Bu ilişki nerede ve nasıl başladı?
Bu ilişki İzmir'de başlıyor. Atatürk 10 Eylül'de İzmir'e Vali Konağına geliyor. Büyük mahşeri bir gün herkesin gözlerinde ışıltı var. Türk bayrağı dalgalanıyor ve göklere çekilmiş. Halk merak ve bekleyiş içerisinde. Ama en önemli hadise Atatürk'ün nerede konaklayacağı. Salih Bozok bir gün önceden gelmiş.Atatürk'ün konaklaması için Vali Bey ile birlikte bir yer hazırlıyorlar. Atatürk orada bir gün kalıyor. Fakat şehrin gürültüsü yanlarından akan denizin kokusu çok rahatsız ediyor. Bunun üzerine başka bir yere bakın diyor. Salih Bozok arayıştayken Latife Hanım çok gariptir. Atatürk'ün kaldığı yere girmek istiyor. Atatürk'ü davet etmek istiyor. Bir türlü içeri almıyorlar bunun üzerine o kapıdaki erlerin bir anlık dalgınlığından faydalanıp Atatürk'ün odasına giriyor. Atatürk şaşırıyor karşısında genç bir kız çarşafıyla "Paşam!" diyor elini öpüyor. "Ben Uşakizadeler'in kızı Latife sizi konağımızda misafir etmek şerefini bizden esirgemeyin. Şehir sizi rahatsız edebilir. Bizim konağımız daha rahat" diyor ve Atatürk'ü davet ediyor.İzmir işgal edildiğinde Latife Hanım ailesiyle birlikte Paris'e gitmişti. Latife Hanım Türkiye'deki gelişmeleri gazete okuyarak takip ediyordu. Gazetede Mustafa Kemal Atatürk'ün resmini görüyor. İşte Türkiye'den haberler meclis kurulmuş yeni bir parlamento var. Latife Hanım o resmi kesiyor ve boynunda ki kalpli madalyonun içine koyuyor.

Hoşlanıyor ve ilgisini çekiyor. Paşa önde gidiyor zaten Atatürk adı yavaş yavaş duyuluyor. Tüm genç kızlar ona hayran o dönemde. Onu da Halide Edip'in hatıralarında öğreniyoruz. Çünkü Latife Hanım, Atatürk'ün odasına girince böyle apar topar kolyeyi de gösteriyor."Paşam biz sizi seviyoruz" diyor. Atatürk Halide Edip'le aralarında geçen bir konuşmada kahkaha atarak "Halide kızın boynunda bir kolye vardı ve o kolyenin içinde resmimi saklamıştı" diyor.Bundan çok etkilenmiş. Atatürk bu davet teklifini alıyor ve ertesi gün Salih Bozok ile birlikte konağa gidiyorlar. Konağı beğeniyorlar fakat kalmak istemiyorlar. Çünkü birkaç rivayet var ama en önemlisi bana göre Latife Hanım genç bir kız. Yanında sadece ninesi var ve birde bakıcıları var 3 kişiler. Genç bir kızın oluğu bir konakta kalmayı doğru bulmuyor.
O zaman şunu anlıyoruz. Latife Hanım önceden hoşlanıyordu ama Atatürk bu gelişen süreçte Latife Hanım'la ilgilenmeye başladı.
Bu gelişen süreçte hoşlanma var sevme var ama Atatürk'te aşk yok. Mantığa önem veriyor Atatürk. Atatürk'ün kafasında örnek bir kadın modeli var ve Latife Hanım da bu modele çok uyuyor. Öncelikle entelektüel bir kadın...
1922'nin 10 Eylül'ünde tanışıyorlar. Latife Hanım Atatürk'ü konakta 3 hafta ağırlıyor her sabah İzmir'e o dönemde gelen Yunan, Fransız gazetelerini alıyor sabahın erkenin de. Türkçeye çeviriyor. Bölümüyle ilgili yorumunu yapıyor ve her gün Atatürk'e kahvesini götürünce başına oturuyor "Paşam bugünün basın özetleri bu " diyor. Bir nevi basın danışmanlığı yapıyor...
Atatürk bundan etkileniyor tabi. Mesela İngiliz gemileri limanından ayrılmamışlar nota gönderecek İngilizce bir nota yazılması lazım yazıp getirin diyor. Atatürk okuyor yırtıyor okuyor yırtıyor. Latife Hanım'a sen yaz diyor ve onun yazdığı metni gönderiyor.
Atatürk Latife Hanım'dan ilişkileriyle ilgili hiç bir şeyin konuşulmamasını istediğini bunun içinde ona asker sözü vermesini istediğini söylüyor öyle değil mi?
Latife Hanım da kendisinden istiyor ."Peki Paşam asker sözü. Aynı hassasiyeti sizden de beklerim" diyor. Atatürk de "Peki Latife" diyor. Ve karşılıklı anlaşıyorlar. 1 yıl sonra Atatürk röportaj veriyor. Orada niye ayrıldıklarını anlatıyor.
Yani aynı hassasiyeti göstermiyor… Peki, evlilikleri sürecinde neler yaşandı ve bitmesine sebep olan etkenler nelerdi?
Evlilik sürecinde Latife Hanım'ın yüklendiği bir misyon var. Atatürk kafasında Türk kadınına bir rol buluyor ve Latife Hanım da bu role çok uygun. Onunla evlenme fikriyle İzmir'den ayrılıyor. Ankara'ya gidiyor. Daha sonra Salih Bozok 'a "Benim ağzımdan Latife Hanım'ı hoş tutacak mektuplar yaz " diyor. Hatta Latife Hanım Atatürk İzmir'den ayrılırken "Paşam beni de Ankara'ya alır mısın? Size yakın olayım tercümanlığınızı yaparım" diyor. Paşa da "Hiçbir yere ayrılma benden haber bekle " diyor. Bu söze Latife Hanım çok bağlanıyor.
Hatta aileden gelen bazı rivayetlere göre Atatürk'ün Latife Hanım'a İzmir'de kaldığı 3 hafta boyunca 3 defa evlenme teklifi ettiği söyleniyor. Ve daha sonra Atatürk Ankara'da Latife Hanım'ı çok beğeniyor. Dönüşte etrafındakilere Latife Hanım'dan bahsediyor."Latife Hanım'ı nasıl buldunuz diye tek tek soruyor. Çankaya'da Atatürk Latife Hanımdan hoşlanıyor deniliyor. Bunun üzerine öteden beri mürüvvetini göreyim diyen annesi "Sayın Paşam! Makbule evlendi seninde mürüvvetini göreyim" diyor. Rahatsızlanınca ısrarla İzmir'e gidip kızı görmek istiyor. Bu maksatla İzmir'e geliyor. Latife Hanım ile karşılaşıyor. 20- 25 gün ağırlıyor Zübeyde Hanım'ı.
Zübeyde Hanım, Latife Hanım'dan hoşlanmıyor sanırım.
Zübeyde Hanım mesela Fikriye Hanım'ında Atatürk'e karşı hisleri olduğu farkında hatta onu evden uzak tutmaya çalışıyor. Yani Zübeyde Hanım Atatürk'ün hayatında çok belirleyici. Tam bir Osmanlı kadını. Zaten Fikriye Hanım'a onay verseydi Atatürk belki de Fikriye Hanımla evlenecekti. Ama Fikriye Hanım'a onay vermedi. Zübeyde Hanım "Olmaz bu iş Salih Paşa'ya bildir " diyor. Tabi birkaç gün sonra vefat ediyor.Salih Bozok Atatürk'ün Latife Hanım ile evlenmesini istiyor. Ve Atatürk'e "Zübeyde Hanım Latife Hanım'ı beğenmiştir" diyor. Tabi burada aileden aldığım çok özel bir bilgi var. Zübeyde Hanım vefat etmeden önce Latife Hanım'dan bir söz istiyor."Bana Atatürk'ün sağlığıyla ilgileneceğine dair söz ver" diyor. Yani Latife Hanım'ın Mustafa Kemal'in içkisine yaptığı müdahaleler annesine verdiği sözden kaynaklanıyor.
Atatürk ve Latife Hanım balayına çıktıklarında belki de ilk tartışmalarını yaşıyorlar. Latife Hanım makam aracının soluna oturuyor. Paşa da bu işe çok bozuluyor. Öyle değil mi?
Adana gezisinde oluyor bu. Latife Hanım özgüveni çok yüksek bir hanımefendi. Fotoğraflara dikkatli bakarsanız Paşa'nın yanında ayak ayaküstüne atan bir hanım. Bazen erkeklerin içerisinde onun koluna giriyor. Bu tavrı eleştiri konusu da oluyor. Kadının ne işi var diyorlar.1923 -1924 yıllarının toplumunu düşünürseniz o zamana kadar hiçbir sultan trene binip Anadolu'ya açılmamış. Atatürk bu konuda da bir ilki gerçekleştiriyor. Seyahatlere hanımıyla birlikte çıkıyor. Latife Hanım'dan ayrıldıktan sonra onun boşluğunu Afet İnan, Sabiha Gökçen doldurmuştu. Mutlaka bir hanım vardı. Burada Ata'nın çok farklı niyetleri var. Gittiği vilayetlerde organizasyonlara kadınlarda katılsın istiyor o yüzden kendide mutlaka bir eşiyle katılıyor. Kadın erkek ayrımı ile ilgili kafasındaki o değişiklik oturtmaya başlamış oluyor. Adana gezisinde giderken yolda Latife Hanım çok kızgın. Çünkü yine odada tek kalmış. Ata öbür vagonda arkadaşlarıyla poker oynuyor. Adana'ya indiklerine makam aracının soluna oturtuyor. Gezileri yapıyorlar. Latife Hanım küplere binmiş vaziyette. Atatürk'e milletin yanında bir şey diyemiyor. Çünkü birkaç yerde mesela Konya durağında Kemal! diye sesleniyor. Atatürk çok rahatsız oluyor. "Bana milletin yanında ismimle hitap etme" diyor. Türk toplumunda biliyorsunuz hanımlar eşlerine isimleriyle hitap etmezler. O akşam Adana'da Suphi Paşa Konağı'nda çok ciddi bir tartışma yaşanıyor.
Tartışmalarından bahsettik, Latife Hanım'ın inatçı bir kadın olduğundan bahsettik, içkiyi söyledik. Tüm bunların dışında başka bir söylenti daha var. Latife Hanım'ın Paşa'yı kaldıramadığı, nasıl birisiyle evlendiğinin farkında olmadığı… Ben buna inanmak istemiyorum. Bu kadar kültürlü ve entelektüel bir kadın nerde nasıl davranacağını da biliyordur herhalde öyle değil mi?
Tabi bu toplumda yaygın bir eleştiri bir kanaat ama Latife Hanım'ı yakından tanıyınca bu eleştirinin aksi olduğunu görüyorsunuz. Latife Hanım, kiminle evli olduğunun farkında. Ama 1952'de kendisiyle yapılan bir mülakatta "Çocukluk ettim biraz şımartmayı bilebilseydim" sözleriyle pişmanlığını da belirtiyor. Çok zeki bir kadın Latife hanım…
Boşanmadan hemen önce sorulan bir soruya şöyle bir cevap veriyor "Kocam bensiz yaşamaya ikna edildi." Bu aslında çok büyük bir açıklama… Birçok şeyi akla getirebilecek bir ifade...
Bu mülakatı İzmir'de New York Times gazetesine veriyor. Kocam bensiz yaşamaya ikna edildi diyor. Yani yaşanan hadiselerden sonra Atatürk'e Latife Hanım ile yapamayacağı telkinleri yapılıyor. Yakın çevreden bu konuda Kılıç Ali çok suçlanır. Kılıç Ali'nin bu evliliği bitiren insan olduğu söylenir.
Açılma süresi dolmasına rağmen ailenin açmak istemediği sandukada neler var?
Sandukada Latife Hanımın tuttuğu günlükler var. 5 cilt civarında. Çok içli bir kadın… Yaşadığı mutlulukları, acıları kâğıtlara döken bir kadın…
Zaten kitabın adını da “Latife Hanımın Kâğıtları” koydum.
Yazdığı tüm mektuplar var... Mektup konusu Latife Hanım için çok enteresan bir konu. Kader çizgisinde...
Mesela, Yunan İşgalinde İzmir’e geliyor. Valiye “Valim ben inandım Mustafa Kemal ve ordusu İzmir’e gelecek “ diye bir mektup yazıyor. Bu mektup valiye ulaşacağına Yunanlı komutanların eline geçiyor. Bu sefer Latife Hanım'ı ablukaya alıyorlar.
Mektup konusu gençliğinden bu yana Latife Hanımda hep kaderini belirleyici bir etki yaratmış.
Mesela, Atatürk ile sokakta kavga ediyorlar. Ertesi gün Atatürk Latife Hanım’ı Ankara’ya gönderiyor. Kayseri’ye varmadan önce Latife Hanım yolda bir mektup kaleme alıyor. Çok içli, yaşanan tartışmalardan dolayı özür dileyen bir mektup… Bu mektubu Kayseri’de Garnizon komutanına veriyor; ”Bunu Paşaya ulaştırın” diyor. Paşa Kayseri’ye gelmeden önce mektup eline ulaşıyor. Mektubu okuyunca duygulanıyor. O keskin Mustafa Kemal gidiyor yerine yumuşamış Mustafa Kemal geliyor.
Bu mektup sayesinde yeniden birleşiyorlar. Yani mektupla Latife Hanımın kesiştiği birçok nokta oluyor.
Atatürk'ün Latife Hanım'a verdiği bir hediye var. Çok anlamlı bir hediye… Nikâhta veriyor sanırım. Değil mi?
Nikâhları kıyılıyor İzmir’de. Tabi orda çok hoş bir anı yaşanıyor. Biliyorsunuz nikâh sırasında mehir veriliyor. Atatürk’e Şeyh-ül İslam Efendi “Paşam mehir olarak ne vereceksiniz” diyor. Atatürk 10 dirhen gümüş veriyor. 10 dirhen gümüş o zamanlarda fakirlerin nikâhlarında kullanılan bir rakam çok düşük bir rakam. Kazım Karabekir şaşırıyor ”Paşam ucuza kapattınız“ diyor.
Orada savaş sırasında sürekli kendi boynunda bulunan küçük bir Kuran-ı Kerim’i var. Onu çıkarıp Latife Hanıma düğün hediyesi olarak veriyor. Onun boynuna takıyor.
Bir şey öğrendim ve çok üzüldüm. Aile mensuplarıyla birlikteydik. 2004 yılında bir hırsızlık yaşanıyor İzmir’de. Atatürk’ün Latife Hanım’a hediye ettiği Kuran-ı Kerim çalınıyor. Enteresandır sadece onu çalıyorlar.
Atatürk ben bu evliliği başaramadım demekten de geri kalmıyor.
Onu kızgınlık anında söylüyor. Kızdığımızda hepimiz bir şeyler söylüyoruz. Bende söylüyorum. Kızgınlık anında söylenenler sayılmaz. Yani o sözü Tokat'ta ki tartışmada söylüyor. Milletvekili var Vali var. Akşam yemek yiyorlar. Latife Hanım'ın derdi Atatürk 'ü fazla içmeden yukarıya çıkarmak. İki de bir "Hadi Kemal kalkalım" diyor ayağa kalkıyor.
Latife Hanım bir nevi dadılık yapıyor Paşa'ya…
Yani çok koruyucu, sahiplenici normal yani bir kadının eşi için bu tavırları normal. Latife Hanım kalkıyor. Mustafa Kemal’de ses yok. Bir süre sonra Latife Hanım kalkıp gidiyor. Yukarı çıkıyor ayaklarını vurarak. Ahşap ev olduğu için çok ciddi sesler çıkıyor. Tabi, Latife Hanım’ın yaptığı da belli… Atatürk “Salih Bozok’ a git bak bakalım hangi hizmetçi yapıyor bu terbiyesizliği“diyor.
Misafirlerine mahcup olmamak için hizmetçi yapıyor demeye getiriyor. Ama herkes biliyor tabi Latife Hanımın yaptığını. Salih Bozok çıkıyor. Bir süre sonra ayakları yorulunca kesiyor tabii. İşte orada “Orduları idare ettim ama bir kadını idare edemedim” diyor.
Biliyorsunuz Latife Hanım'ın mezarı Edirnekapı'da mezar görevlisi sadece iki kişinin ziyarete geldiğini söylüyor. Ve mezar taşında Latife Uşaki yazıyor. Atatürk'ün eski eşi olduğu belirtilmiyor. Kimse tarafından bilinmiyor. Latife Hanım'ın mezarı gizli mi tutuluyor?
Gizli tutma yok. Bakın 1970 yılında Türkiye’de çok ciddi bir kuraklık yaşandı biliyorsunuz. Kömür, yağ karneyle verildi. O dönemde Latife Hanım’ın köşkünde kömür bitiyor. Latife Hanım kömür talebinde bulunuyor. Ve Atatürk’ün eski eşi olduğuna dair bir evrak gösteriyor. Oradaki yetkili “Atatürk’ün eski eşi olduğundan bana ne“ diyor. Ve bunun üzerine Latife Hanım 1970 de köşkten ayrılıyor. Harbiye’de ki eve gidiyor. Çok önemli bir şey söylüyorum. Buna çok içerliyorlar. Bir vurdumduymazlık bir önemsememelik var. Aile bu durumdan çok muzdarip… Herkes yüz çevirince bunu kaldıramıyorlar ve İstanbul’a göç ediyor. Uşaki soyadının da ayrı bir hikâyesi var. Latife hanım, Latife Gazi Mustafa Kemal adını kullanıyor ve son yazdığı mektupta da bu ad var. Bu mektuplara hiç cevap gelmiyor. Ve Atatürk’ün Latife hanımdan özel bir ricası var. Mustafa Kemal soyadını kullanma diyor. Ailenin soyadı olan Uşaki soyadını kullanmasını istiyor. Uşaki Arapça da âşıklar anlamına gelmektedir. Çoğuldur. Ve aile de o ifadeyi kullanıyor.


Hiç yorum yok: