bir noktadan sonsuz sayıda doğru geçer: Sıradan Bir Akşam Yemeği

Çarşamba, Şubat 6

Sıradan Bir Akşam Yemeği


Ara sıra geldikleri sakin bir yerdi burası. Yemekler çok çeşitli değildi ama lezzetliydi. Yıllardır kaliteyi koruyorlardı. Işıklar göz yormuyor, müzik kulak tırmalamıyordu. Komşu masalarla mesafesi iyi ayarlanmıştı. İnsan burada yemek yerken konuştuklarının komşu masadan duyulmayacağını bilirdi.
Kadın, “Seviyorum burayı” dedi.
Adam, “Biliyorum” derken kadehini kaldırdı; ince uzun saplı, şişman şarap kadehlerini dokundurdular.
Adam- İyiliklere.
Kadın- Evet canım, iyiliklere.
Bir süre sessizce yemeğe devam ettiler.
Adam- Yemekten sonra gidip biraz müzik dinlemek ister misin?
Kadın- Bilmem.
Adam- İstersen biraz müzik dinleyip öyle dönelim eve.
Biraz düşündü kadın.


Kadın- Bilmem, sen karar ver.
Adam- Benim için fark etmez. Ben senin hoşlanacağın bir şey yapmak istedim sadece.
Kadın- Neden senin için fark etmesin, anlamadım.
Adam- Ne var bunda anlamayacak?
Bir yandan sakin sakin tabaklarındaki etin son parçalarını bitirmeye çalışıyorlardı. Karınları doymak üzereydi.
Kadın- Aynı şey değil, bir kere bir yere gidersek en az iki saat geç döneceğiz, geç uyuyacağız.
Adam- Ne fark eder?
Kadın- Bak, gene ne fark eder diyorsun.
Adam- Diyorum, ne olmuş. Hem ben daha önce “Benim için fark etmez” demiştim, “Ne fark eder” dememiştim.
Kadın- Ay, ne fark eder sanki?
Adam- Sana bir şeyler oluyor gene bu gece.
Kadın- Bana hiçbir şey olduğu yok canım.
Adam- Hayır, ben anlamaz mıyım? Birden değiştin. Birdenbire bir şey oldu.
Kadın- Hiçbir şey olduğu yok.
Adam- Şurada oturmuş, tatlı tatlı yemeğimizi yerken birden değiştin. Ne oldu?
Kadın cevap vermedi, masanın üstünde duran paketten bir sigara yaktı.


Adam- Sana ne oldu diyorum, cevap bile vermiyorsun.
Kadın- Niye vermeyeyim canım?
Adam- Son zamanlarda durup dururken, birden değişiveriyorsun.
Kadın- Hayır efendim, değiştiğim filan yok benim.
Adam- Hani dilim varsa, “Benden sıkıldın mı?” diye soracağım; ama dilim varmıyor.
Kadın- Sordun ya işte… Ne komik adamsın, hem soruyorsun hem sormaya dilim varmıyor diyorsun.


Adam- Cevap bu olmamalıydı.
Kadın- Haklısın.
Kadın sigarasından derin bir nefes çekti.
Kadın- Sen de biliyorsun ki, senden sıkılmadım.
Adam- Öyleyse neden son zamanlarda bu duyguya kapılıyorum?
Kadın- O senin sorunun… Belki sen benden sıkıldın da farkında değilsin. Olamaz mı? Belki bilinçaltında…
Adam- Gene bilinçaltı, bilinçüstü mavralarına başlama.
Kadın- Mavralar… Harika, çok naziksin.
Adam cevap verecekken vazgeçti, bir sigara yaktı. Yanından geçmekte olan garsondan işaretle hesap istedi.
Kadın- Daha şarabımız bitmedi.
Adam- Hesabı görene kadar bitiririz.


Kadın kadehindeki içkiyi sonuna kadar içti bir dikişte. Elini şarap karafına uzattı, adam atik davranıp karafı kaptı. Kadının kadehine şarap koyarken:
Adam- Nen var senin?
Kadın- Delirtirsin sen insanı. Hem gecenin canına okudun, hem nen var senin diyorsun. Hiçbir şeyim yok canım. Herşey yolunda, herşey güllük gülistanlık. Tamam mı? Rahatladın mı?
Adam son kalan şarabı kendi kadehine koydu.
Adam- Ne yaptım gene? Ne dedim de seni böyle gerdim, vallahi bilmiyorum, vallahi hatırlamıyorum. Şu tartışmanın neden başladığını hatırlatsana bana.
Kadın son kadehi de sonuna kadar, yavaş yavaş, soluksuz bitirdi. Adamın şaşkın bakışları karşısında biraz rahatlamış gibiydi. İki kadeh şarabı art arda içerek bir zafer kazanmıştı sanki.

Kadın- Evde hatırlatırım.
Adamın yüzü güldü.
Adam- Sen de hatırlamıyorsun.
Kadın- Bal gibi hatırlıyorum. Daha bunamadım.
Adam- Hayır, hatırlamıyorsun… İşte bak gördün mü, incir çekirdeğini doldurmayacak bir şeyden tartışma çıkardın.
Kadın- Bana bilinçaltı mavraları yapma dedin.
Adam- O çok sonraydı. Beni çileden çıkardıktan sonra.
Kadın- Ben mi seni çileden çıkardım? E, pes doğrusu.
O sırada hesabı ödeyen adam kalktı.
Adam- Kalkalım mı?
Kadın- Ay, hem kalkmış, hem kalkalım mı diye soruyor. İşte sen böylesin, her şeyin abuk sabuk.
Adam cevap vermekten vazgeçti, kadına yol verdi, çıktılar restorandan.
Kadın- Ben taksiye bineceğim, yalnız kalmak istiyorum. Bu gece annemde kalırsam daha iyi olacak.
Adam arabanın kapısını açmak üzereyken durdu.
Adam- yapma bunu. En küçük tartışmada annemde kalacağım demen alışkanlık oldu artık. Sen benden sıkıldın derken yanılmamışım.
Kadın- Hayır, asıl sen benden sıkıldın. Bile bile beni bu hale getirip anneme yolluyorsun.
Adam- Ben mi sana git dedim?
Kadın- Tabii.
Adam- Sen adamı çıldırtırsın.
Kadın- Benim sinirimi bozup sonra da “Sen adamı çıldırtırsın” demene bayılıyorum. İyi geceler.

Adam- Dur, dur bir dakika. O kadar istiyorsan ben bırakırım seni annene.
Kadın bir an tereddüt etti, sonra:
Kadın- İyi ama geç kalacaksın.
Adam- Nereye geç kalacağım?
Kadın adamın açtığı kapıdan bindi arabaya.
Kadın- Ne bileyim, uykuya... işe… ne bileyim işte…
Adam sürdü arabayı. Bir süre konuşmadılar. Kavşakta ışıkların değişmesini beklerken:
Adam- İstersen biraz müzik dinleyelim, öyle bırakayım seni annene.
Kadın- Bilmem.
Adam- Evet evet, fazla kalmayız, bir saat. Biliyorsun bu gece bizimkiler çalacak.
Kadın- A… Sahi mi? O bu gece miydi?
Adam- Sen onlara bayılırsın. (Işıklar değişmişti.) Ben dönüyorum.
Kadın- Tamam, öyle olsun.


İtiş kakış girdiler lokalin kapısından. Kalabalığın arasından sıyrılıp bir arkadaş grubunun masasına iliştiler. Müzik gümbür gümbür tepelerindeki hoparlörden geliyor, birbirlerine bir şeyler söylemeye çalışıyor ama ne dediklerini anlayamıyorlardı. Kadın elleri, ayakları ile tempo tutmaya başlamıştı. Eğildi adamın kulağına.
“Seviyorum burayı” dedi.
Adam, “Biliyorum canım” diye cevap verdi. Buzlu içki kadehlerini kaldırdılar.
Adam, “İyiliklere” dedi, kadın “İyiliklere canım” diye cevap verdi.


gülriz sururi

Hiç yorum yok: