bir noktadan sonsuz sayıda doğru geçer: Anneler ve "Projeler"i

Perşembe, Mart 27

Anneler ve "Projeler"i


  • Bazı kızlar bazı annelerin hayatı yenme girişimidir. Anneler nereden yara aldılarsa kızlarının zırhının tam o noktasına çifte su vermek isterler.
    "Madonna küçük kızı için, şarkıcılık hayatı boyunca giydiği sahne kostümlerinin aynılarından diktirdi."
    Bu haberin yayımlandığı gündü, gazetelerde Hülya Avşar ile ilgili bir haber daha vardı. Akşamları Yasin okuduğunu anlatan Avşar şöyle diyordu:
    "Zehra beni taklit ediyor. Başına bir örtü alıp bir kitabı okuyor gibi yapıyor."
    Herhalde kendinden çok emin olan insanlar, kendilerini bütünüyle onaylayanlar, çocuk yapmak konusunda daha cesaretli olabilirler.

"Mütereddit ruhlar" herhalde daha zor cesaret edeceklerdir kendilerinden bir tane daha yaratmaya (!). Hatta onlara çocuk yapmak "cüret" edilecek dev bir kalkışma gibi gelecektir. Onların hayatta giydikleri "sahne kostümleri" hep bir yerlerinden sarktığı, üstlerine hiç tam oturmadığı için, kızlarına aynılarını diktirmeye o kadar da hevesli olmayacaklardır. Kızlarını "projeleri" olarak üretmek, büyütmek büyük bir küstahlık gibi gelecektir onlara. Bir insanı bir proje olarak üretmeye cüret etmek şöyle dursun, kendilerindeki arızaları kızlarına aktarmak korkusuyla irkileceklerdir.
Bu irkilme yüzünden anneler, hayatta kendileri nerelerinden kırıldılarsa, kızları için tasarladıkları çelik zırhların tam o noktasına çifte su vermek isteyeceklerdir.

Kızlar, annelerin, hayatı "bari bu kez" yenme hamlesidir çünkü. Hiçbir zırh "hayat geçirmez" değildir halbuki. Bu yüzden işte bu "proje" hep hedefi ıskalayacaktır.
Kızlar, tam da annelerinin en beğenmedikleri yumuşak karınlarına sahip olduklarını vakti gelince görecekler; her kız vakti gelince annesinin bir benzeri olduğunun farkına varacaktır.
Zırhın yumuşak karnı anneden kıza geçecek veya zırhın başka bir yerinde unutulmuş bir zaaf kalacaktır. Bu gedik yüzünden yabancılar tarafından hırpalansa bile kız çocuğu, anneyle, ayaklar alta alınıp divan üzerinde yapılan konuşmalar o delikler, o gedikler sayesinde daha "insanca" bir tat içerecektir.

Bir göz kararma anıdır herhalde bebek yapmak; yani yoksa nasıl?
Düşünmeye başlayınca çok korkunçlaşan bir şey değil mi aslında?
Ya seni sevmezse?
Ya her şeyi berbat edersen?
Ya sendeki bu kırık dökük arazlar, bu berbat ruh halleri, hoşlanmadığın bütün o şeyler ona da genetik olarak geçiverirse?
Ya da bütün bu arazlar geçmez de seni anlamayacak, senin de anlayamayacağın bir kız çocuğuyla burun buruna gelirsen?
Ya para biterse?
Ya uykusunda yüzünü yastığa gömer ve sen de bunu fark etmezsen?
Konuşamadığı dönemde onu hiç anlayamaz ve kendini derin bir çaresizlik içinde hissedersen?
Ya da acaba bebek doğunca beynin bütün bu acayip işleyişi hormonlar yüzünden değişiyor da insan genişliyor mu acaba?
Bütün bu çocuklar nasıl yapılırdı yoksa?
Dağda bayırda doğanlar, hastane köşelerinde kendi kendine çıkanlar... Var muhakkak orada bir abra kadabra.

Kendi "kostümlerinin" aynısını kızına diktirmekten çekinen anneler, herhalde hayat kostümlerinden tastamam emin olmayanlar, kendini kör bir biçimde onaylayıp durmayanlardır. Yaşama ve daha iyi bir insan olma telaşı içinde hep bir yerleri yırtılan, eteğinin sarktığını hep sonradan fark eden, payetleri kırık kostümler, kostümlüler...
Onların kızları, elbette zırhlarında deliklerle, sıyrılmaya açık etleriyle dolaşacaklardır yaşamak adlı meydanda.
Bu yüzden işte dinlemeye değer cümleleri onlar kuracaklardır.
Çelikler içinde dolaşanların hiçbir zaman söyleyecek iyi bir cümlesi olmayacaktır.
"Başarılı projeler", başarısız kalpler yaratacaktır...


Ece Temelkuran

Hiç yorum yok: