bir noktadan sonsuz sayıda doğru geçer: Tatsız gerçek; Yaşlanmak

Salı, Mart 18

Tatsız gerçek; Yaşlanmak


Sağlıklı ve uzun bir yaşamın hayalini kim kurmaz?

Bilim, insanların bu hayalini gerçeğe dönüştürebilmek için dört koldan çalışıyor. 19. yüzyılın sonunda ortalama yaşam süresi 35 yıldı. Birinci Dünya Savaşı'ndan önce bu süre 50-60'a çıktı. Günümüzde bu rakam erkeklerde 73,5, kadınlarda ise 80'e ulaştı. Bu artış doğrusal olarak sürdüğünde, bugün doğanların yaklaşık yarısının 100 yaşına ulaşabileceği tahmin ediliyor. Üstelik yaşlılıktan kaynaklanan düşkünlük, eskiye oranla insanları daha az etkiliyor. 70 yaşındaki biri, bedensel ve zihinsel olarak, 30 yıl öncesinin 65 yaşındaki insanı kadar sağlıklı.

Yaşlanmaya seyirci kalmayın!

Moleküler biyoloji, her geçen gün, yaşlılığa götüren süreçlerden birini daha keşfediyor ve yavaşlatmaya çalışıyor. Vitaminler ve mineraller uzun süre bu öneri listesinin başında yer aldı. Ancak son zamanlarda ABD'de bir ikinci kuşak "gençlik iksiri" geliştirildi: hormonlar. Anti-aging'le (yaşlanmayı önleme) ilgilenen doktorlar, normal yaşlanma süreciyle birlikte ortaya çıkan "hormon üretiminin azalması"nı bir hastalık gibi değerlendiriyorlar. Bu nedenle birçok kadın östrojen içerikli preparatlar kullandı. Ancak bu uygulamanın yararları henüz kanıtlanamadı. Östrojenin etkileriyle ilgili Amerika'da yürütülen bir çalışma, deneklerin sağlıklarının daha fazla riske edilmemesi için yarıda kesilmek zorunda kaldı. Çünkü hormon ilaçları meme kanseri, kalp enfarktüsü, felç ve damar tıkanıklığı risklerini belirgin olarak artırıyordu.

Çalışmalar kadınlardan sonra erkekleri hedef aldı. 1 litre kan başına 12 nanomolden daha az testosteron üreten kişilerin, kendilerini iyi hissetmek, mutlu olmak, kas gücünü ve kemik yoğunluğunu artırmak için testosteron tedavisi olmaları gerektiği söylendi.

Nasıl yaşlanıyoruz?

Yaşlanma süreci dikkat çekici bir belirtece sahip olmadığı için, bugüne kadar insanlarda da hayvanlarda da ölçümlenemedi. Bu nedenle, anti-aging konusunda yapılan önerilerin verimliliği de saptanamadı.

Bütün bu yoğun araştırma ve uğraşların nedeni, yaşamın büyük sırrını çözmeye çalışmak..,
Neden yaşlanıyoruz ve bu süreci başlatan şey ne?

"Yaşlanma tipik bir insan sorunudur, uygarlaşmanın bir ürünüdür"; diyor Amerikalı geriatri (yaşlılık tıbbı) uzmanı Leonard Hayflick.
Birçok biyolog gibi o da, "doğanın bir organizmayı sadece üreme dönemine kadar formda tuttuğu, daha sonra ona ne olacağıyla hiç ilgilenmediği, dolayısıyla organizmanın da o aşamadan sonra yaşlanmaya başladığı" görüşünü benimsiyor.
Hayvanlar dünyası içinde, sadece insan üreme döneminden sonra dikkate değer bir yaşam evresine sahip. Hatta bu süre, üreme dönemi öncesine oranla çok daha uzun geçebiliyor. Yaşlanmanın nedeni bulunsa da, "nasıl" olduğu bugüne kadar gizemini korudu.
http://www.focusdergisi.com.tr/saglik/00577/

1 yorum:

persona dedi ki...

mimlendiniz!

mim konusu: 55 sözcüğü geçmeyen bir öykü yazmak!! bilginize.. :)


http://yeraltindanotlar.blogspot.com/2008/03/mim-55-szc-gemeyen-yk.html