bir noktadan sonsuz sayıda doğru geçer: KELEBEKLERİN DANSI BİTMEZ

Cuma, Ocak 18

KELEBEKLERİN DANSI BİTMEZ


Binlerce söğüt kelebeği ölüm anları yaklaştığında Adapazarı'ndaki tarihi Sakarya Köprüsü üzerinde bir araya geliyor ve vakti dolan yere düşüp ölüyor. İşin ilginç yanı bir tören edasındaki bu olay her yıl aynı dönemde aynı yerde tekrarlanıp gidiyor.” Bu tamamen içgüdüsel ve yaşamsal bir disiplindir…Ne bilgi, ne erdem, ne öğreti barındırır.

Bu mucizevi tören.., izleyicisinde büyülü bir anı bırakır. Zaman durur, an beyne “paste” edilir. Kelebeklerin dansı bittiğinde.., tarihi Sakarya Köprüsünün üzerinde beyaz bir örtü vardır. Tören bitmiştir. İzleyici o kısa süre içinde bir sanrının tam ortasında imişçesine hipnotize olmuştur. Oysa bu ne sanrı ne halüsinasyon’ dur. Bu gerçektir. On milyonca kelebek.., adres sormadan, aynı ışığın önünde dansetmeye, aynı coşku ile gelmiştir. Bir ilahi sırrı barındırırcasına, ışığa teslimiyetin, gücün ve ömrün bittiği anın seremonisini yaparlar.

Gün ışığı, köprüdeki ışığın aydınlığını hiç ettiğinde.., bu şölen de nihayete erer. Dile dökülen de, basına haber edilen de buruktur. “Kelebeklerin Ölüm Dansı” İki kare fotoğraf…Biri geceye ait, ışığın içinde, ışıkla danseden kelebekler. Diğeri günün aydınlattığı köprüye bembeyaz ama yaşamın ta kendisini örtü eden kelebekler…Ne yazık ki görsel izleyicisinin sözel, basından izleyicisinin yazınsal ve fotoğrafik sunumu kelebeklerin gerçeğinden uzak traji komik bir haldir.

Oysa..,
Hem her yıl aynı devinimle gerçekleşen bu mucizevi şölen, hem ışıkla kucaklaşmadaki o şahanelik, hem de yaşamın bu haz ile nihayet bulmasını bir drammışçasına izlemek, yaşamın kendisiyle bütünleşme ihtirasından yoksun insanlara mahsustur.Bu kendiliğinden, üstelik dünsüz, yarınsız bir vuslattır.
Adapazarı’nda tarihi Sakarya Köprüsündeki lamba; o gün de, dün de aynı voltajın aydınlığını sunar. Yarın da aynı…Arada şehir şebekesi oyun eder anlık yükselir, alçalır, hatta kararır…

Her yıl.., Temmuz ayında bekletmeksizin on milyonlarca kelebek işte bu lambanın aydınlığına, daha berrak daha apak bir ışık dansı sunarlar...

Ne Acınası bir mecburiyetten,
ne verilmiş
verilmemiş
bir ümitten…
Sadece Yürekten...


Zannımca..,
burada ışığa düşen bu dans bitene kadar yanmasıdır.
İzleyiciye düşen..,
bu dans bitene kadar susmasıdır…
Kelebeğe düşen..,
günün aydınlanacağını kulağına acımasızca fısıldayan köprüye..,
“tüy kadar hafif bir örtü olacağım..,
ilk rüzgarla da dağılacağım, sana başka da bir eziyetim yoktur.”
Demesidir…


1 yorum:

Adsız dedi ki...

�l�me ancak bu denli ho� gidilebilirdi. dans ederek. Mevlana da �l�m� b�yle yorumlar. biz ise korkar�z. d�nyada g�zellikler yaparak �lmek geride bir�eyler b�rakarak adeta dans edercesine bir kelebek misali d�ne d�ne gitmek var. �n�aallah hepimize nasip olur. yaz� harikayd�. tebrikler!