bir noktadan sonsuz sayıda doğru geçer: düşünce/düşününce

Salı, Şubat 26

düşünce/düşününce

Kimi: durup dururken çakıverir, yakar, aydınlatır.

Kimi: parlarken söner, iz bile bırakmaz.

Kimi: çalışıp çabalarsın, bağırıp çağırırsın bir türlü gel­mek bilmez.

Kimi: kovarsın gitmez.

Kimi: sımsıkı kapatırsın kendini, gene de içe sızar.

Kimi: gelir gider, gider gelir, gelir gider...

Kimi: bakar büyütür, okula gönderir, sokakta gezdirir, alanlarda dolaştırırsın, gene de adam olmaz. Günün birinde bir bombaya dönüşüp öz-bilinci yakıp yokeder.

Kimi: umutsuz, bir yana atarsın, bir de bakarsın, günün bi­rinde, kıvrılıp kaldığı bilinçaltında en güzel çiçeklerle be­zenmiş.
Pek azı, pek azı düşüncelerin: doğar, büyür, gelişir, ser­pilir, olgunlaşır, meyve verir.

Öyle bir çiçek ki düşünce, — su, hava, toprak, yel, ısı, nem, güneş... herşey upuygun, tam kıvamında olacak herşey.

Yetmiyor gene de. Sonra gereken ne peki? Beklemek, özellikle beklemek, hiçbirşey yapmadan beklemek.

Şaşılacak şey şu ki, her yüzyılda insanı gerçekten hayran bırakacak nitelikte beş-on özgün çiçek boyatıp gelişiyor.

Düşünce, başıbozukluk anlamında özgürlük değildir.

Her şeyden önce düzgün düşünmek gerek; buysa çekidüzen ister.

Boyutlarını genişletmek için zaman zaman deliliğe özense bile, düşünce olmaktan çıkmak istemeyen düşünce, kendi de koymuş olsa, birtakım kurallara uymak zorundadır.

Doğuştan bazı yatkınlıklar olmadan gerçekleşemese de öğrenmeye dayanan bir insan başarısıdır düşünme.

Evde, so­kakta, okulda, işyerinde, olaylardan, başkalarından, özbenden, yanıla düzelte öğrenilir düşünme.

Bizim gibi düşünenleri, en güzel nitelemelerle bezeriz: akıllı, anlayışlı, iyi, soylu, yüce...

Bizim gibi düşünmeyenleri en aşağı erdemsizliklerle ba­tırırız: akılsız, kör, kötü, erdemsiz, zavallı.
Benim gibi düşünmeyenlere çok şey borçluyum:
Bana taban tabana karşıt olsalar da, benim düşündüklerimi çü­rütmekten başka bir amaç da gütmeseler,,,
hınca kapılmaz ak­lımı kullanırsam, düzgün düşünmenin büyük ölçüde koşulu, vazgeçilmez yardımcısı onlar.
— İçtenlikle böyle düşün­müyorsak, düşündüklerimize belbağlanmasını istemeye pek hakkımız yok.
Önemli olan düşüncelerimizle karşımızdakini tutsak almamız değil, onunla birlikte düşünmemizdir.
Bir düşüncenin benim olması, gerçekten olgun olmasını gerektirmez.
Ne var ki olgun bir düşüncenin benim düşüncem olmasına çalışmalıyım.
Buysa düşünürken çok kez başkalarına başvurmamı kaçınılmaz kılar.
Ne var ki bunu hiçbir yan-duyguya kapılmadan, seve seve yapmak gerekir.

Yanlış Bir Düşünme Politikası
Örneğin, ağaçların yeşilini "ışın bileşimi" başlığı altında topladığımız belirli bir düşünme işlemiyle kendimize aydınlık kıldığımızı söyleyebiliriz.
Bu, yararlandığı yöntem, kotardığı deneylerle fizik bir aydınlatma olarak saygıdeğer bir başarıdır, kuş­kusuz.
Ne var ki bu açıklayışın biricik geçerli yol olduğunu savunmak, pekçok kimse bu yolun yolcusu olmaya özense de, insanı çileden çıkaran bir tutumdur aslında.
Hele ağaç­ların yeşilini,,,güneşle dalların evlenmesi diye tasarlayan ozanları,,, yeryüzünün güzellik bezeği diye anlayan res­samları evrende yeri olmayan kişiler diye görmek, son de­rece üzücü bir açıklama tutumu.

Bütün yıkım şurdan geliyor:

önce herşeyi doğal bir­liğinden çekip tek tek elealıyor, sonra da birbiriyle olan iliş­kilerini ortaya koymak için akla karayı seçiyoruz.

Sözgelimi: düzgün düşündüğümüzü sanıp insan'ı toplumdan ayırıyor, sonra da toplumla bağlarını bulmaya çalışıyoruz; öğrenciyi öğretmenden ayrı tasarlıyor, sonra da birbirlerine yak­laştırmaya savaşıyoruz. Yeşil yaprağı güneşten ayrı elealıyor, sonra aralarındaki bağı kurmaya kalkışıyoruz.

Oysa herşey birbiriyle kaynaşmış, herşey birlikte, herşey, varlık gereği bu böyle, canlıyla cansız, insanla toprak, havayla ateş, ölümle yaşam.


Düşünmek, bir çeşit borçlanmaktır.

Bu tür borcu yanlış'la öderiz; karşılığında doğrular sağlarız ama.


Düşünmek:
herkesin yürüdüğü yollardan başka yollarda yürüme yürekliliği göstermek gerektirir.
O yollar dönüp dolaşıp herkesin gittiği yola götürse bile, hazır yolların sürüyle yolcusu ile kendi yolunu kendi açan tek yolcu arasında büyük ayrılıklar vardır.

Başkası Düşünsün

"Benim yerime başkası düşünsün" diyen, bu olumsuz dav­ranışın tüm sonuçlarına katlanmak zorundadır.

Kendine ve başkalarına soyut-somut yollarda yardıma ça­lışan herkes, özünü yeniliklere bırakmak, ürküsüz soruştur­mayı göze almak zorundadır.

Nermi Uygur

Yaşama Felsefesi/Denemeler






Hiç yorum yok: