bir noktadan sonsuz sayıda doğru geçer: Kültür! Sadece Kültür!!

Çarşamba, Haziran 11

Kültür! Sadece Kültür!!


Dünyada yaşayan altı milyar insanın DNA'sı aynı.
Maymun DNA'sıyla insan DNA'sı arasında bile kayda değer bir fark yok.

Dünyadaki bütün hayvanlar, insanlar gibi yemek yiyor, su içiyor, uyuyor, cinsel ilişkide bulunuyor, kavga ediyor, hasta oluyor ve ölüyor.
Memeli hayvanların "tropikal memeli" cinsinden olan insanoğlu da aynen onlar gibi kendi biyolojik kurallarına uygun olarak yaşıyor.
Peki o zaman hayvanla insanı ve giderek insanla insanı ayıran fark nedir?
Kültür, sadece kültür!

Bangladeşlilerin Kanadalılardan biyolojik olarak hiçbir farkı yok.
Ugandalılarla İsveçlilerin de öyle.
Öyleyse bu ülkelerden birini uygar diğerini ilkel, birini yoksul diğerini zengin yapan öğe nedir?Neden dolayı bazı ülkeler yoksullukla, yoksulluğun yol açtığı problemlerle ömür tüketir ve yaşamı cehenneme çevirirken, ötekiler dünya nimetlerinden alabildiğine yararlanan bir cennet yaratmayı başarırlar?
Bir kader midir bu?
Irk özelliği midir?
Hiçbiri değil.
Çünkü eğer öyle olsaydı ülkelerin tarihinde iniş çıkışlar olmaz, her şey aynı kalırdı.
Oysa biz kendimizden biliyoruz ki bir zamanlar cihan imparatorluğu olan bir ülke, daha sonra azgelişmişlik kategorisine sürüklenebiliyor. İnsanları ve ülkeleri birbirinden kültürleri ayırır. Eğer kültürü dar anlamıyla alırsanız, sadece sanat çalışmaları akla gelir.
Ama kültür, bir toplumun bütün ilişkilerini içine alan ve her şeyin üzerinde yükseldiği bir heykel tabanı gibidir.
Bir ülkenin siyaseti, siyaset kültürüne bağlıdır;
ticareti, ticaret kültürüne.
Bugün eğer Türkiye her alanda ilmik ilmik dökülüyorsa,
metastaz yapmış kanser gibi her yeri yolsuzluk virüsü sarmışsa;
insanlar birbirini sevmiyor ve birbirine güvenmiyorsa,
bunun nedenlerini kültürde aramak gerekir.
Hepimizin gözü önünde toplumun dokusu bozuluyor, insanları bir arada yaşatan değerler sistemi yok oluyor, kısacası çürüyoruz.

Hangi alanlarda çürüme olduğunu sorarsanız cevabım şu olur:
Hangi alanda çürüme yok? Belki çürümeyen kurumları saymak daha kolay olur.
"Siyaset mi çürümeyen kurum; ticaret mi, bürokrasi mi, sanat mı, hukuk mu, medya mı, yerel yönetimler mi?"

Biz ne yazık ki Osmanlı'nın şan şeref dolu günlerini değil, çürüme yüzyıllarını hatırlıyoruz.Toplumsal bilinçaltımız rüşvetle, adam kayırmayla, iftira atıp vezir öldürtmelerle, kapı kulluğuyla, iktidara yakın durarak mansıb (makam, rütbe) ve para kazanma arzularıyla dolu.
Kısacası Osmanlı'yı yüzyıllar içinde "hasta adam" haline getiren hangi unsur varsa bizde mevcut.Bu yüzden kültürümüz çürüyor, yabancılaşıyor, köklerinden kopuyor.
Ama ne yazık ki bugünkü siyasetçilerin çoğu Türkiye'nin sorunlarının altında kültür çürümesinin yattığını göremiyor.
Siyaset kurnazlıklarıyla ülkenin sorunlarının çözülebileceğini sanıyorlar.

18 EYLÜL 2005/Zülfü LİVANELİ

Hiç yorum yok: