bir noktadan sonsuz sayıda doğru geçer: Tezgahtar 'şeytan'dır.

Salı, Haziran 10

Tezgahtar 'şeytan'dır.

"Sizin en büyük sorununuz da bu.
Bir rakı sofrasında dost olup, ertesi sabah birbirinizi bıçaklayabiliyorsunuz.
İlk tanışmada yakınlaşıp, birbirinizi tanıdıkça uzaklaşıyorsunuz.
Bizse tersini yapıyoruz, uzaktan başlayıp, ağır ağır yaklaşıyoruz.
Dost olmamız uzun sürüyor ama dostluklarımız kalıcı oluyor.
Doğu ile batı arasındaki fark hilal ile haç arasındaki fark kadar.
Hilal bombeli.
Haçtaysa dik açılar var.
Hilal altında yaşayanlar da bombeli hayatlara sahip.
Genişler, kurallarla ilgilenmiyorlar, zamanla ilgileri yok, çöl kumu gibi uçuşuyorlar.
Haçın gölgesindekilerse set ve köşeli hayatlar yaşıyorlar.
Yasaları, kuralları olan, dik açılı hayatlar.
Hilalin altındaki; insana, haçın gölgesindeki düzeneğe inanıyor.
Dolayısıyla hilal'le yaşayanların her biri ayrı bir düzenek geliştiriyor.
Küçük çeteler.
Küçük düzenekler.
Haç, insana tek bir düzenek emrediyor.

Doğu ile Batı arasındaki fark bu...."



"Burası ananın bileziklerini bozdurduğu semt kuyumcusu değil.
Burası Topaz. Burada sarraflık gerekmez. Burada işletme diploması gerekmez.
Ne kadar bildiğin değil, ne kadar sattığın önemlidir.
Bu bir meslek değil, bir para kazanma yöntemidir.
Kim olduğun, nereden geldiğin, nasıl sattığın beni ilgilendirmez.
Ben vitrine malı koyar, müşteriyi önüne getiririm.
Sen de satarsın...
Satarsan, istediğin her şeyi satın alırsın. Bu kadar basit."


"Turizmde sürekli mülkiyet hakkı yoktur.
Saygı dahil her şey el değiştirir.
Saygı dahil her şey kiralanır."


"Tezgahtarların, ölene kadar sürdürdükleri ölümsüz rekabetleri sonucunda gelişmiş bir davranışları vardır.
Diğer bir tezgahtarın, ceviz olduğu için bıraktığı müşteriye girip satmaya çalışırlar.
Böylece bir sonraki gün, sabah toplantısında, müdür, hiçbir müşterinin bırakılmaması gerektiğine, turistin ne zaman tram (para) harcayacağının belli olmayacağına, imanın ve tramın kimde olduğunun asla anlaşılmayacağına dair gündelik nutkunu atarken onları örnek gösterir.
Bu yüzden, en ceviz müşteri bile dış kapıya kadar uğurlanmalı, başka bir tezgahtarın turisti yakalayıp satış yapmasına olanak verilmemelidir.
Başka bir tezgahtardan müşteri çalmak, satılamayana satmak bir ünvandır.
Bıraktığı müşteriye mal satılmış olan bir tezgahtar, gerçek bir mart(erkek) gibi meterleyemediği (seks yapamadığı) için ahçiği(kadını) tarafından aldatılmış bir koca gibi hisseder.

Turizm, bütün dünya gibi, martlar tarafından yaratılmıştır.
Turist İsveçli bir vücut şampiyonu mart olsa bile tezgahtarın meteri(partner/metres) sayılır."

"Tezgahtar mart, turist ahçiktir.
Satmak, meterlemektir.
Pezevenkse, rehberdir.
Bütün bunlara ev sahipliği yapan binaya da center denir.
Turizm pornografidir."


"(...)defalarca düşüp defalarca kalkmaktan dizleri kan çanağına dönmüş tezgâhtarlar, bolluk ve boşluk içinde yaşar.
Hayatlarındaki bütün farklar tek harfliktir. Satmak her şeyi herkese ve saçmak her şeyi her yere.
O ve U harfleri Türk alfabesinde canlı olarak bilinir ve sesleri yakından geldiği için yazıldıkları gibi okunur. Diri diri gömüldükleri takdirde, üzerlerine atılan toprağı simgeleyen iki nokta vardır. yerin altındaki O ve U harfleri Ö ve Ü diye okunur. Çünkü sesleri toprağın altından geldiği için incelmiştir.
Buna göre; insan turist olur. İnsan, tezgâhtar ölür.
Tezgâhın hangi tarafında olduğunun da, hangi tarafında öldüğünün de bir önemi yoktur.
Müşteri de orospu kadar öröspüdür...,"


ÖĞÜT; Evladım herşey hayırla başlar. Müşteri "hayır!" der, ben "hayırdır?" derim...


''Topaz Jewellery Center evrenin en büyük kuyumcusudur.
Temeli Kapalıçarşı'da, çatısı Antalya'dadır. Çatının altında dört kat yatar. Her biri yedi yüz metrekaredir. Topaz'ın penceresi yoktur. Havalandırma sistemi eşsizdir.
Bina, var olmayan bir ülkenin büyükelçiliğine benzer, içine adım atıldığında Türkiye'den çıkılır. Dışarıdan Kabe'ye, içeriden ana rahmine benzer.
Topaz, üç delikli bir kasadır.
Her deliğin şifresi farklıdır.
Birinci delik ana giriştir.
Ön cephenin balina grisi rengindeki duvarı, hayat geçirmez camdan üretilmiş kapılar taşır. Girerken yüksek, çıkarken alçak görünmesinler diye doğu cephesinde ikizleri vardır.
Topaz'ın ikinci deliği doğu cephesindeki siyah camdan kapılardır. Binanın bağırsağına denk düşen arka cephedeyse duvarla aynı renkte tokmak taşıyan balina grisi demir bir kapı vardır. Topaz'a giren birinci deliği, çıkan ikincisini kullanır. Çünkü Topaz'a girmiş olan turistle, girecek olan turist karşılaşmamalıdır. Topaz'da çalışansa girip çıkmak için, duvara gömülmüş, görünmez delikten geçer.

Topaz Jewellery Center, evrenin en büyük kuyusudur."Arka Kapak Yazısı



"Antalya , dünya üzerinde kendine ait güneşi olan tek kenttir.
Bu güneş ısıtmaz ama ıslatır.
Kanser yapmaz ama kan kusturur.
Irkçı bir orospu çocuğudur.
Turisti bronzlaştırırken, çalışanı buharlaştırır."


''Dünya bir tezgahtır.
Tezgahın hangi tarafında hayat olduğuysa ancak ölünce anlaşılır..,"

"Tezgahtar, diğer insanlara ancak bir astronot kadar yaklaşabilen, duygu ve düşünce örnekleri toplayıp kendine dönen kişidir. kimlik koleksiyoncusudur.
Sermayesi, sattığı mal değil, müşterisidir.
Karşısındakine bir önceki müşterisini satar.
Turistin tezgahtan kalkmak için değil, tezgaha oturmadan önce biraz düşünmesi gerekir.

İnsanın ilk öğrendiği ve unuttuğu bilgi düşünmektir.
Dolayısıyla ilk insan da, son insan da turisttir.
Tezgahtarsa şeytandır.

Bu yüzden şeytan kelimesinin ingilizcesi 'satan' diye yazılır.

Alıntı; Malafa/Hakan Günbay

Hiç yorum yok: