bir noktadan sonsuz sayıda doğru geçer: 11/01/2008 - 12/01/2008

Cumartesi, Kasım 29

Çocuklarımıza Neler Yapıyoruz?...

Küçük çocuklara yapılan cinsel girişimler ‘pedofili’ olarak adlandırılar.
Pedofili ruh hastalığı kitaplarında ‘cinsel sapkınlıklar-parafililer’ bölümünde yer alır.
Nedenleri üzerinde durulur, neler yapılacağı tartışılır, önemli bir konudur.
Hüseyin Üzmez olayının yankıları doğal olarak sürüp gidiyor.
İslami kesimin bu olayı ‘bizdendir, harcatmayız’ mantığıyla savunmaları da ibret vericidir.
Üstelik, küçük yaştaki kız çocuklarının eş olarak alınabileceğine ilişkin savunmalar dinin nasıl kullanılabildiğine de örnek oluşturuyor.
‘Bizdendir, harcatmayız’ mantığıyla savunulan sapkın cinsel tutumlara eklenen yolsuzluklar da ülke yönetiminin içine düştüğü durumun aynalarıdır.

Ama nelerin ortaya çıktığına da bakalım.
Küçük yaştaki kız çocuklarına cinsel saldırıların ardı arkası kesilmiyor.
Evden kaçan 13-14 yaşlarındaki iki kızın tanıştığı birisi kızları başkalarına da peşkeş çekiyor.
Bir ilköğretim okulunun kız öğrencilerine biraz daha büyük erkek öğrenciler tecavüz ediyorlar.
Haberin biri bitmeden öbürleri ortaya çıkıyor.
Daha kim bilir basına yansımayan, hatta kimselerin haberi olmadan ülkenin nerelerinde neler yaşanıyor?
Bu arada cep telefonlarının ne işlere yaradığı da ortaya çıkıyor.
Birisinin kandırdığı kız çocuğuna yaptığı tecavüz olayı cep telefonuyla
görüntüleniyor.
Bu görüntülerle küçük kız tehdit edilerek başkalarıyla ilişkiye zorlanıyor.
Arkadan bir sürü kepazelik sürüp gidiyor.
Zincir bir yerde kopup da iş ortaya çıkarsa ne âlâ.
Yoksa bu işler sürüp gidiyor.
‘Freud’a Ne yaptık da Çocuklarımız Böyle Oldu?’ diye bir kitap var.
Çocukların tutumlarının değişmesini konu olarak alıyordu.
Asıl bizim toplumumuza uyuyor bu söz: ‘Freud’da ne yaptık da küçük kızlara saldırır olduk?’.
Nedir bu durum?
Ne oluyoruz? Nereye gidiyoruz?
‘Küçük kızlar da evden kaçmasaydı, oh olsun, başkalarına ders olsun’ mu
denilmeli?
Küçük bir kızın yanlışını görüp elinden tutup evine götürecek vicdan sahibi insan kalmadı mı?
Yetmişini aşmış azmışlara küçük kızları ‘münasip görmek’ yerine, ‘efendi efendi, geç yerine de edebinle otur’ diyecek bir Müslüman kalmadı mı?
Bu memleketin çocuk doktorları ayağa kalkmıyor mu?
Bu memleketin eğitimcileri asıl bu konuda neden konuşmuyor?
Ülkemin çocuk ve ergen psikiyatrlarını göreve çağırıyorum.
Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı Derneği (ben de onur üyeleriyim) görüşlerini her yolla açıklamalı.
Bu memleketin yöneticileri nerede?
Susmak, oralı olmamak, aldırmamak suçun ortağı olmaktır.
Bu suça ortak olmayalım.
Bu gidişe sessiz kalmayalım.
Belçika’da yaşanan bir küçük kız tecavüzü olayında 300 bin kişi beyaz bayraklarla sokaklara döküldü.
Beyaz bayraklar masumiyet çağrısıydı.
Namus namus diye tepinmekle namus korunmaz.
Namus böyle olaylarda ortaya çıkar.
Dürüstlük böyle durumlarda gereklidir.
Din iman işte bu olaylarla ölçülür.
İnsanlarımız bu olaylara ‘hayır’ demelidir ve bunu kanıtlamalıdır.
Ülkemiz bu utançtan kurtarılmalıdır.
Hepimize düşen görev budur.

Erdal ATABEK
CUMHURİYET/24.11.2008

Cumartesi, Kasım 22

İnanma O'na İnanma…


Anne-babasının boşanması, her çocukta duygusal ve davranışsal sorunlara neden olur. Sorunlar, gizli ya da aşikâr olmak üzere mutlaka ortaya çıkar ve hiç değilse üç beş yıl kadar devam eder. Ancak, anne babası boşanmış çocukların üçte birinde boşanmanın olumsuz etkileri, hayat boyu sürebilir. Boşanmanın hayat boyu sürebilen etkileri genellikle; topluma uyum sağlayamamak, depresyon, öz-güven kaybıdır. Boşanmadan uzun süreli etkilenenler genellikle ebeveynleri gibi uzun süreli evlilik sürdüremezler.

- Bir daha babamın elini tutmayacaksın tamam mı tutmayacaksın. O senin elini tutarken, sana iyi davrandığını “ben görüyor muyum?” diye dikiz aynasından bana bakıyor. İnanma ona inanma…
Anne babasının yıllar süren kavga-dövüşünde bıkmıştı. Artık bu yapmacık sevgi sahnelerine inanmıyordu. Nasıl olsa biraz sonra yine bir kavga çıkacaktı. Nihayet boşandılar da bir nefes aldı.Öte yandan her çocuk boşanmadan eşit olarak etkilenmez. Burada çocuğun karakteri, cinsiyeti ve özellikle boşanma sırasındaki yaşı önemlidir. Örneğin erkek çocuklar, kızlardan daha fazla etkilenirler. Erkek çocuklarda ciddi boyutlarda hırçınlık görülebilir.Yaş faktörüne gelince; 3–6 yaş çocukları ne olup bittiğinin farkına varamazlar. Az çok anlayanlar ise, genellikle boşanmanın kendi hataları yüzünden olduğuna inanır. 7–12 yaş çocuklarının okul başarısı olumsuz yönde etkilenir.
- Oğlumun okul durumunu öğrenmeye gittiğimde zayıf olmayan tek bir dersi bile yoktu. Resim öğretmeninin yanına gittim. “Resim yapamayan bu herifi okuldan atın. Bunun vatana millete yararı olmaz” dedim. Hızımı alamadım aynı cümleyi müzik öğretmenine de tekrarladım. O da yetmedi çılgın gibi beden öğretmenine de aynı şeyleri söyledim. Giderek ses tonum yükselmiş ya da başka bir şekilde dikkat çekmişti. Nasıl olduğunu anlayamadan kendimi müdürün odasında buldum.Meğer oğlumun dersleri son altı aydır bozuktu. Bozulan sadece dersleri değildi. Aynı zamanda davranışları da berbattı. Öğretmenler bir yana, arkadaşları ve hatta arkadaşlarının velileri bile ondan şikâyetçiydiler.
İyi ki dersleri bozulmuştu. Yoksa boşanma işlemleri falan derken, benim de son zamanlarda, burnumun ucunu görecek halim kalmamıştı doğrusu.


Boşanmaya engel olamadı iseniz, 
Çocukların boşanmadan etkilenmesine engel olun…
Daha büyük çocuklar, boşanmaya engel olabileceklerini düşünürler. Bir taraftan boşanmaya engel olmaya çabalarken öte yandan derin bir üzüntü içinde ebeveynlerine kızgın, öfkeli ve eleştirel davranırlar. Bir kısmı her iki ebeveynden de uzaklaşır.Bazı çocuklar anne babalarının yeniden birleşeceği ümidimi hiç yitirmezler. Bu nedenle, her ikisi için de ikinci bir eşe asla tahammül edemezler.Boşanmanın çocuklar üzerindeki etkisini azaltmak için ebeveyn; aralarındaki anlaşmazlığı çocuklara yansıtmaktan vazgeçmelidir. Boşanmadan sorumlu kişinin diğer ebeveyn olduğuna çocuğu inandırmak çabası ile ebeveynlerin birbirilerini çocuğa şikâyet etmeleri son derce sakıncalıdır. Boşanmanın önüne geçmek amacı ile çocukların kullanılması da doğru değildir. Üstelik işe de yaramaz. Yarıyormuş gibi görünse de bu uzun ömürlü olmaz.Boşanma, ebeveyn için de zorlayıcı bir durumdur. Arada ki çocuk bu işi daha da zorlaştırır. Ebeveyn işleri zorlaştıran maddi manevi yük olan çocuğuna tahammülsüzlük gösterebilir. Bu durum geçicidir. Ancak bunu süreğen gibi hisseden ve çocuğu dışlayan onu yok varsayan taraf çocuğu kaybeder. Geçici olan bu sıkıntılı günlere, çocuğa fark ettirmeden göğüs geren, her türlü zorlayıcı davranışa rağmen çocuğu kabul edip ona tutarlı davranan ebeveyn ise çocuğu kazanan taraf olur. Aileye yeni bir anne ya da babanın katılması da çocuk açısından kabulü zor bir durumdur. Burada yeni ebeveynin tutumu çok önemlidir. Aileye yeni katılan ebeveyn, varsa eski evliliğinden olan çocuklarına, ya da bu yeni yuvanın ürünü olan çocuklarına ilgisini biraz daha aşırı vermekten kendini alıkoyamayacaktır. Bu ilgi verilen çocuğa da fayda etmez. Sadece kıskançlık yaratarak üvey kardeşler arasında sıcak duyguların oluşmasına engel olur. Bu gibi durumlar boşanmanın olumsuz etkilerini arttırır.
IA, 14 yaş Kız:
— Bir çocuk daha doğurursan çok kızarım. Babamın yeni karısının çocukları, babamın yeni karısı ile evlendikten sonra olan çocuk, bir de senin yeni kocanın çocuğu bana yetiyor. Ben bunları bile arkadaşlarıma tanıştırırken zorlanıyorum. Bir de senle yeni kocanın çocuğu çıkmasın.

Doç.Dr.Sabiha Paktuna Keskin
Pediatrist, Pediatrik Nörolog
Uluslararası Tıp
Çocuk Beyin Hastalıkları


Perşembe, Kasım 13

PORNOGRAFİK YANILGI


Yalan 1- Kadınlar İnsanlardan Daha Aşağı Varlıklardır.
Playboy, Penthouse gibi pornografi endüstrisinin devleri kadınlardan "tavşan, civciv, fıstık, yavru" olarak bahsetmektedir. Kadınları birer evcil hayvan ya da oyuncak olarak göstermektedir. Bazı pornografi filmlerinde ya da dergilerinde, kadının sadece vücudu sergilenip yüzü gösterilmemektedir. Kadınların, duyguları ve zekaları olan insanlar oldukları gerçeği bu endüstride kabul görmemektedir.

Yalan 2 - Kadınlar Bir Tür Hobi ya da Spor Faaliyetidir.
Bazı futbol ya da spor dergilerinde ya da tv programlarında devamlı olarak bikinili kızlar boy göstermektedir. Bu erkeklerin bilinç altlarında spor ile seksi aynı kategoriye sokmak için gerçekleştirilen psikolojik bir uygulamadır. Porno, seksi bir oyun olarak görür ve bu oyunda da "gol atmak", "kazanmak", "fethetmek" asıl amaçtır. Bu konsepte kendisini kaptıran erkekler birbirlerine cinsel ilişkileri hakkında "skor kaç?", "gol attın mı?" gibi ifadelerle yaklaşırlar. Erkekliklerini attıkları "gol" sayısına bağlarlar. "Gol" atılan her kadın erkeklik mertebesinde bir seviye yükselmek anlamına gelir.

Yalan 3 - Kadınlar Bir Maldır.
Araba dergilerine baktığınızda yeni bir arabanın üstüne yatmış bir bikinili hatun görürsünüz. Yazılmamış slogan şudur: "Bu arabadan alırsan bu kızı da kaparsın." Çok açık porno dergilerine bu durum iyice abartılmıştır. Dergiler, bir tür alış veriş kataloğuna benzetilmiş, kadınlara ait filmlere kodlar verilmiş, bir pense ya da domates almak ile bir kadının pornosunu almak aynı dereceye indirgenmiştir; bu yüzden bir çok genç erkek eğer bir kızı akşam yemeğine çıkarırsa, onunla seks yapma hakkına doğal olarak sahip olduğunu rahatça düşünmektedir. Porno biz erkeklere kadınların satılık olduğunu öğretmektedir.

Yalan 4 - Bir Kadının Değerini Onun Vücudunun Çekiciliği Belirler.
Çok güzel olmayan kadınlar porno dergilerinde en saçma ve en iğrenç sayfalarda yer almaktadır. Bu kadınlara "köpek, köle, dana, vb.." gibi isimler takılmaktadır, çünkü bu kadınlar porno endüstrisinin "mükemmel" kadın imajına uymamaktadırlar. Porno, kadınların karakterine veya zekasına değil bedenine değer verir.

Yalan 5 - Kadınlar Tecavüz ve Tacizden Zevk Alır.
"Bir kadın hayır derse aslında evet demek istiyordur", "tecavüzden kaçma imkanın yoksa zevk almaya bak" klasik bir porno senaryosudur. Porno filmlerinde tecavüze uğrayan kadınla ilk önce bağırıp tekme atsalarda daha sonra zevk alırken görüntülenirler. Porno erkeklere zevk için tecavüz etmeyi, tacizde bulunmayı ve can yakmayı öğretmektedir.

Yalan 6 - Kadınlar Aşağılanmalıdırlar.
Pornolarda kadınlara hakaret edilir ve onlara nefret dolu sözler söylenir. Kadınlara yüzlerce iğrenç şekilde işkence yapılır, aşağılanılır ve kadınlara daha fazlası için yalvartırılır. Bu davranış ve senaryolar kadınlara saygı içermekte midir? Sevgi? Kadınlara karşı nefreti pornolar arttırmakta mıdır?

Yalan 7 - Küçük Çocuklar da Seks Yapmalıdır.
Pornografi endüstrisinin en çok rağbet gören alt kollarından birisi sübyancılık içeren yayınlardır. Kadınlara küçük kız kıyafetleri giydirilir, okul üniforması veya oyuncaklara sık sık rastlanır. Yetişkinlerin çocuklar ile seks yapması teşvik edilir. Bu durum porno takipçilerin çocuklara bakışını değiştirmektedir.

Yalan 8 - Aykırı Seks Daha Zevklidir.
Pornolarda seksi daha ilginç kılmak için yasalara aykırı unsurlara sık sık rastlanır. (Tecavüz, cinayet, hırsızlık, zina, röntgencilik, eşcinsellik vb..) Seks eğer yasa dışı, ahlak dışı ve sıra dışı değil ise zevk vermez öğretisi yaygın bir şekilde verilmektedir.

Yalan 9 - Fahişelik Harika Bir Meslektir.
Pornolarda fahişelerin hayatı muhteşem gösterilmekte, genç kızlar bu mesleğe özendirilmektedirler. Gerçek yaşamda pornografi sektöründe yer alan kızların çoğunluğu evinden kaçmış ve uyuşturucu parası ya da başka ihtiyaçları için çalışan kızlardır. Yaşamları köle yaşamından farksızdır. Bir çoğu sürekli olarak cinsel tacize uğramaktadır. Bir çoğu cinsel yolla bulaşan hastalıklardan dolayı korkunç rahatsızlıklar geçirmekte veya erken yaşta ölmektedirler. Bu duruma katlanabilmek için çoğunluğu yoğun bir şekilde uyuşturucu kullanır.

urban5

Kaynak;Gene McConnell

Çarşamba, Kasım 5

HER KİLONUN BİR ADI VAR...


Mutluluk kiloları: Büyük sevinçlerde, dostlarla paylaşılan coşkulu anlarda, düğün, dernek ve bayramda seyranda, tatillerde, seyahatlerde yemek içmek alışkanlıktır, adettendir. Bu mutlu olaylar ardından fazla kiloları getirir!
Üzüntü kiloları: Psikolojik sorunlar insanın dengesini, dolayısıyla da psikolojisini etkiler. Her insanın sıkıntılı anlarda tepkisi farklıdır ama içine düştüğü boşluğu buzdolabında gidermeye çalışanlar biliniyor. 
İşsizlik kiloları: Kendini toplumda işe yaramayan gereksiz biri olarak gördükleri için sıkıntıya düşenlerde ortaya çıkar! Bu duruma düşenler gelecekten korkarlar, özgüvenlerini kaybederler ve kurtuluşu yemekte bulurlar.
Sıkıntı kiloları: En çok rastlanan şişmanlık nedeni. Kişi içindeki boşluğu yemek yiyerek görmezlikten gelir. Hayatını dolduracak başka bir şey bulamayanların ortak adresi, buzdolabıdır. Bunu atlatmanın tek yolu bedensel veya entelektüel bir uğraş edinmektir.
Karagaşa kiloları: İnsan hayatındaki bütün dalgalanmalar, alışkanlıkların değişmesi, olayların üst üste gelmesi yine aynı yere götürür irsanı: yemeğe... Ancak yeni hayata alıştığı zaman, ortalık durulunca her şey eskisi gibi düzelir. Ve fazla kilolardan kurtulmak da zor olmaz.
Yaşlılık kiloları: İnsanın kilosu yaş ilerlerken metabolizmanın etkisiyle değişime uğrar. Bu değişim de çoğunlukla kilo artışına neden olur. Ayrıca aktif hayattan el çekme, sigarayı bırakma, ilaç kullanımı, hastalık sağlık derken yavaş yavaş kilolar artar.
Annelik kiloları: Bir kadının ideal kilosu hesaplanırken dünyaya getirdiği her çocuk için ideal kilosuna bir kg. eklenir. Ayrıca her on yıl için ortalama 1 kg. eklenmelidir.

MEMURA SEVK ZİNCİRİ YOK...


Yayınlanan tedavi yardımına ilişkin uygulama tebliğine göre, aile hekimliği uygulamasına başlanan illerde sevk zorunluluğu olmayacak. Başvurular öncelikle aile hekimine yapılacak. Hastalar aynı sevk kağıdı ile değişik bölümlerde muayene, tetkik, tahlil ve tedavi yaptırabilecek.
Maliye Bakanlığı, sağlık kurum ve kuruluşlarında yapılan tedavilere ait ücretleri ve işlemleri Tedavi Yardımına İlişkin Uygulama Tebliği (TUT) ile açıkladı. Resmi Gazete’nin 23 Ekim 2008 tarihli sayısında yayınlanan düzenlemeye göre, aile hekimliği uygulamasına geçilen illerde öncelikle aile hekimine başvurulacak ve aile hekimince lüzum görülmesi halinde ikinci veya üçüncü basamak sağlık kurumlarına aile hekimince sevkin yapılması teşvik edilecek. Aile hekimliği uygulamasına başlanan illerde sevk zorunluluğu olmayacak. Aile hekimliği uygulaması bulunmayan illerde memurlar varsa kurum tabibine gönderilecek, kurum tabibinin gerekli görmesi halinde ikinci veya üçüncü basamak sağlık kurumuna sevk edilecek. Kurum tabibi bulunmadığı takdirde memurlar belediye sınırları ve mücavir alan içinde bulunan birinci, ikinci veya üçüncü basamak sağlık kurum veya kuruluşuna doğrudan başvurabilecek. 

Sevk işlemleri nasıl olacak? 
Aynı sevk kağıdı ile bir sağlık kurumuna müracaat edenlerin ilk muayenesini müteakip yeni bir sevk kağıdına gerek kalmaksızın değişik bölümlerde aynı sevk kağıdı ile muayene, tetkik, tahlil ve tedavi olmaları mümkün olacak. Bunun için yeterli sayıda nüsha içeren hasta sevk kağıdının düzenlenmesi ve sağlık kurumlarınca tüm nüshaların ilk nüsha gibi değerlendirilerek işlem yapılması gerekiyor. Sonraki muayeneler konsültasyon olarak kabul ediliyor.

Sağlık kurumlarında yatırılarak tedavi altına alınan hastalar için üniversite veya eğitim hastanelerinden ilgili dal uzmanı çağırılmak suretiyle konsültasyon hizmeti alınması durumunda, ikinci bir sevk işlemine gerek kalmaksızın, konsültasyon ücreti konsültan hekimce düzenlenen epikrize dayalı olarak tahakkuk ettirilecek faturaya istinaden hastayı yatıran sağlık kurumu tarafından konsültan hizmeti veren sağlık kurumunun döner sermayesine aktarılacak. Sağlık kurumlarında yatırılarak tedavi altına alınan hastaların yapılamayan tetkik ve tahlilleri için diğer sağlık kurumlarına sevkinin gerektiği durumlarda, ikinci bir sevk işlemine gerek kalmaksızın yapılan tetkik bedeli, hastayı sevk eden sağlık kurumu tarafından tetkiki yapan kurumun döner sermayesine aktarılacak. 
Ayakta tedavi gören hastalara ait sevk evrakının hastalara verilen suretlerine (tek hekim tarafından verilen istirahat raporlarına ilişkin sevk evrakı hariç) muayene ve tedavi işlemlerinin tamamlanması sonrasında, kurum başhekiminin onayı ve mühür tasdik işlemi yapılmayacak. Şehir içi sevkler 3 (üç) iş günü, şehir dışı sevkler ise 5 (beş) iş günü geçerli kabul edildi.

Antidepresan ilaçlar
SNRI, SSRE, RIMA, NASSA grubu antidepresanlar, psikiyatri (erişkin ve çocuk), nöroloji (erişkin ve çocuk) uzman hekimlerinden biri tarafından veya bu hekimlerden biri tarafından düzenlenen uzman hekim raporuna dayanılarak tüm hekimlerce reçete edildiğinde bedeli ödenecek. Normal çocuk beslenmesinde kullanılanlar hariç olmak üzere ayaktan tedavide, malnütrisyonu olanlar, malabsorpsiyonlu olanlar veya oral beslenemeyen ancak enteral beslenmesi gereken hastalar ile doğuştan metabolik hastalığı olanlar ve/veya kistik fibrozisi olanlara uzman hekim raporuna dayanılarak uzman hekimlerce reçete edilmesi halinde bedeli karşılanacak. Raporda, beslenme ürününün adı, günlük kalori ihtiyacı ve buna göre belirlenen günlük kullanım miktarı açıkça belirtilerek reçeteye en fazla 30 günlük dozda yazılacak. Eritropoietin ve darbepoietin preparatları sadece kronik böbrek yetmezliği ile ilişkili anemi endikasyonunda bazı koşullarda karşılanacak olup, diğer endikasyonlarda karşılanmayacak.
Kanserde en fazla 3 aylık dozda ilaç
Ayaktan kemoterapi yapılacak kanserli hastalara tedavi protokolünü gösterir uzman hekim raporuna dayanılarak kür tanımına uyacak tedavi uygulanıyor ise bir kürlük, kür tanımına uymayan tedavi uygulanıyor ise en fazla 3 aylık dozda ilaç verilebilecek. Kanser tedavisinde kullanılacak hormonlar ve hormon antagonistleri ile maligniteye bağlı metastatik olgularda kullanılan yardımcı ilaçlar, tedavi protokolünü gösterir uzman hekim raporuna dayanılarak 3 aylık dozlarda uygulanabilecek. Sağlık Bakanlığı tarafından, endikasyon dışı kemoterapi kullanımında, tedavi protokolünü ve daha önce uygulanan kemoterapi dahil diğer tedavileri de gösteren tıbbi onkoloji veya çocuk onkolojisi (hematolojik maligniteler için tıbbi onkoloji, çocuk onkolojisi, hematoloji veya çocuk hematolojisi) uzman hekimlerinden birinin bulunduğu sağlık kurulu raporu aranacak.
Fizik tedavi uygulamaları
Uygulamaların fiziksel tıp ve rehabilitasyon uzman hekimi veya fiziksel tıp ve rehabilitasyon uzman hekiminin gözetiminde hekim dışı sağlık personeli tarafından uygulanmış olması gerekiyor. Hastalar, en az 5 metrekarelik hasta kabininde tedaviye alınacak. Uygulayıcı personelin her bir üyesi en fazla 2 kabinden sorumlu olacak. Bir fiziksel tıp ve rehabilitasyon uzman hekimi gözetiminde aynı anda en fazla 10 hastaya fizik tedavi işlemi uygulanabilecek. Bedeli ödenecek günlük fizik tedavi seans sayısının hesabında, merkezde tam zamanlı görevli fiziksel tıp ve rehabilitasyon uzman hekim sayısı ve çalışma saatleri, merkezin çalışma saatleri, iş kanununa göre çalıştıracağı hekim dışı sağlık personeli sayısı, kabin sayısı ve seans süresi dikkate alınacak. Fizik tedavi seansları en az 60 dakika olarak kabul edilecek. Özel sağlık kurumlarında rehabilitasyon uygulamalarındaysa, ayaktan hastalar için sadece ortopedik, nörolojik, pediatrik ve el rehabilitasyon işlemleri, yatan hastalar için bunlara ilave olarak kardiak ve pulmoner rehabilitasyon işlemleri fatura edilebilecek. Fiziksel tıp ve rehabilitasyon uzmanın gözetiminde aynı anda en fazla 2 hastaya rehabilitasyon işlemi uygulanabilecek. Bir hasta için en fazla 30 seanslık bir rehabilitasyon uygulaması yapılabilecek. 30 seanstan sonra uygulamaya devam edilmesi gerektiğinde, üçüncü basamak sağlık kurumları tarafından en az bir fiziksel tıp ve rehabilitasyon uzman hekiminin yer aldığı sağlık kurulu raporu düzenlenecek. Bedeli ödenecek günlük rehabilitasyon seans sayısının hesabında, merkezde tam zamanlı görevli fiziksel tıp ve rehabilitasyon uzman hekim sayısı ve çalışma saatleri, merkezin çalışma saatleri, iş kanununa göre çalıştıracağı fizyoterapist sayısı ve seans süresi dikkate alınacak. Rehabilitasyon seansları en az 60 dakika olarak kabul edilecek.