bir noktadan sonsuz sayıda doğru geçer: 12/01/2008 - 01/01/2009

Pazar, Aralık 28

Bilmemek kadar büyük bir lütuf var mı hayatta. Bilmek kadar ağır külfet!!!

2008 i geride bırakmaya ramak kaldı ya, yavaş yavaş öteberisini toparlamalı. Üstelik üstünkörü yapacağım.., ha bir de kendi adıma tutulur yanı yok şu 2008 in.
2008 bana ASLINDA ne de mutlu olduğumu öğretti. Hem de ne mutlu imişim, 2008 den önce. Bilmemek kadar büyük bir lütuf var mı hayatta. Bilmek kadar ağır külfet!!!
2008 bana VAZGEÇMEyi öğretti.
Kah rızaen, kah kerhen!!!
2008 bana TAHAMMÜLÜ öğretti.
Herkese, herşeye,,, ençok da kendime!!!
2008 bana KABULÜ öğretti.
Saat saat, gün gün, hafta hafta, ay ay!!! İsyan ve inkarlarımı birer birer terkettim.(yahut da onlar beni)
Hayatımda hiç değmemişti omuzlarıma saçlarım, 2008 de saçlarımı uzattım!!! da savurmadım.
Son altı ayında dudağıma ruj sürmedim.
Son üç aydır gardrobumdan tek bir eteğe, elbiseye, pantalona sığamadığım.
Belki hiçbir gecesinde topu topu 6 saat uyku bulamadım.
2009 bilmem ki; bana beni geri verir mi??
2008 deki 'beni' yoksa mimler mi??
Bilmem ki????

Cuma, Aralık 26

BAĞIŞLAMANIN DÖRT EVRESİ

BAĞIŞLAMANIN DÖRT EVRESİ

1- vazgeçmek – tek başına bırakmak
2- kaçınmak – cezalandırmaktan sakınmak
3- unutmak – bellekten çıkarmak, yerleşmesine izin vermemek
4- bağışlamak – borcu silmek

VAZGEÇMEK* :Bağışlamaya başlamak için bir süreliğine vazgeçmek yararlıdır. Bu, o kişiyi yada olayı düşünmeyi bırakıp bir süreliğine mola almak anlamna gelir. bir şeyi tamamlamadan bırakmaktan çok ondan uzaklaşıp tatile çkmak gibidir. Bu bizi tükenmekten alıkoyar, başka yollarla güçlenmemizi, hayatımızda başka mutluluklara sahip olmamızı sağlar.
Daha sonra bağışlamayla birlikte gelen son rahatlama için iyi bir alıştırmadır. Durumu, anıyı, sorunu, ihtiyacınız olduğu sıklkta terk edin. Buradaki fikir görmezden gelmek değil, sorundan koparak zinde ve güçlü hale gelmektir. Vazgeçmek; örgüyle, yazıyla meşgul olmak, hep görmek istediğiniz o okyanusa gitmek, sizi güçlendiren bir öğrenim ve sevgi görmek, sorunun bir zaman gündemden düşmesine izin vermek demektir. Bu doğru, uygun ve iyileştiricidir. Eğer bir kadın yaralı psişeye güvence verir ve “şu anda şifalı merhemler süreceğim, kimin ne gibi yaralara neden olduğuyla ilgili bütün bu sorunla daha sonra ilgileneceğim,” derse, geçmiş yaranın yol açtığı sorunlar onu çok daha az üzecektir.
*:forego, Oxford English Dictionary’den; O.E for gan yada forgaen’den (geçip gitmek, uzaklaşmak) türemiştir.

KAÇINMAK. ** : İkinci evre, özellikle de cezalandırmaktan sakınma, ne bu konuyu –az yada çok- düşünme, ne de buna göre davranma anlamında, kaçınmaktr. Bu tür bir denetimin alıştrmasını yapmak son derece yararlıdır, çünkü bu, sorunun ortalığa taşmasına izin vermez, onu bir yere bağlar. Daha sonra atlacak admların zmanlamasına odaklaşmay sağlar. Bu, körleşmek yada ölmek, kendini koruma amaçlı bir uyanklık halinin gevşemesine yol açmak anlamına gelmez. Olaylara bir parça mühlet tanımak ve bunun ne gibi faydaları olacağını görmek anlamına gelir.
Kaçınmak; sabırlı olmak, dayanmak, duygular belli bir mecraya akıtmak demektir. Bunlar kuvvetli ilaçlardır. Bulabileceğiniz kadar çok alın. Bu bir temizlik rejimidir. Hepsini uygulamanıza gerek yok; sabır gibi bir tanesinş seçerek üzerinde pratik yapabilirsiniz. Cezalandırıcı sözlerden, söylenmelerden, gücenik ve düşmanca davranmaktan kaçınabilirsiniz. Gereksiz cezalandırmalardan kaçınmak, eylemin ve ruhun bütünlüğünü güçlendirir. Kaçınmak, yüce gönüllülük alıştırması yapmaktır, böylece daha önce küçük sinirliliklerden öfkeye kadar değişen bütün duygulara neden olan konulara büyük merhametli doğanın da katılması sağlanır.
** :forebear; Oxford English Dictionary’den: MHG verberrn’den (sabırla tahammül etmek, sabırlı olmak) türemiştir.

UNUTMAK *** : Unutmak, bellekten çıkarmak, yerleşmesini reddetmek –başka bir deyişle, özellikle bellekten çıkıp gitmesine izin vermek, kulpunu bırakmak – demektir. Unutmak, beyin-ölümü yaşamanız anlamına gelmez. Bilinçli unutma olayn kendi başına süregitmesine izin vermek, ön planda kalmasında ısrar etmemek, tersine, sahneden göndermek, arkaplana gönderilmesini sağlamak demektir.

Kızgın malzemeyi çağırmayı reddederek bilinçli unutma alıştırması yaparız, hatırlamayı reddederiz Unutmak edilgin değil; etkin bir edimdir. Baz malzemeleri güç bela çekerek taşımamak; takrar tekrar onlara dönmemek; yineleyici düşünceler, resimler yada duygularla kendini yiyip bitirmemek demektir. Bilinçli unutma, saplanıp kalma pratiğini bilerek bırakmak, ondan bilerek uzaklaşmak, onu görüş alanının dışın çıkarmak, geriye bakmamak ve böylece yeni bir manzarada yaşamak, eskiler yerine, üzerinde düşünülecek yeni hayatlar ve deneyimler yaratmak demektir. Bu türden bir unutma belleği silmez, belleği hantallığa itercesine kuşatan duyguları imha eder.
*** :forget. Oxford English Dictionary’den: E. Tötonik getan’dan (tutmak yada kavramak/ for önekiyle tutmamak yada kavramamak anlamına gelir) türemiştir.

BAĞIŞLAMAK **** :Bir suçtan ötürü, bir kişiyi, bir toplumu, bir ulusu bağışlamanın briçok yolu ve oranı vardır. Önemli olan “nihai” bağışlaycılığın teslimiyet olmadığını unutmamaktır. Gücenmeyi içinde taşımayı bırakmak bilinçli bir karardır; bir borcu bağışlamayı ve misilleme yapma kararından vazgeçmeyi içerir. Ne zaman bağışlanacağına ve olayın üstüne çentik atmak için hangi ritüellerin kullanılacağına siz karar vereceksiniz. Hangi borçların ödenmesine ihtiyaç olmadığına da yine siz karar verirsiniz.

Bazıları örtülü affı seçer; bir kişiyi şu anda yada sonsuza kadar bir zararı ödemekten kurtarırlar. Bazıları da süreç içinde kusurları düzeltmeyi bırakır, borçtan vazgeçer, ne olmuşsa geride kaldı diye düşünür; bu kadar ödeşme yeterlidir. Başka bir af türü de herhangi bir duygusal yada başka türden birtazminat ödettirmeden kişiyi serbest bırakmaktır.

Bazıları için bağışlamanın tamamlanması, diğerine müsamahayla bakmaktan ibarettir ve görece iyi huylu kabahatler söz konusu olduğunda en kolay da budur. Bağışlamanın en esaslı biçimlerinden biri, suçlanan kişiye şu yada bu şekilde merhamet göstererek destek olmaktır.(?) Bu kafanızı yılanlarla dolu bir sepete sokmanız gerektiği anlamına gelmez; tersine, bir acıma, güven duyma ve hazırlıklı olma mesafesinden tepki vermek demektir. (??)

Bağışlamak, bütün vazgeçme, kaçınma ve unutmaların toplamıdır. İnsanın korunmaktan değil soğukluktan vazgeçmesi demektir. Bağışlamanın derin bir biçimi de, ötekini dışlamayı bırakmaktır., böylece burnu büyük olmaktan, görmezden gelmekten yada soğuk bir şekilde davranmaktan vazgeçip, ne himayecilikte ne de yapmacıklıkta ısrarcı oluruz. Ruhsal-psişenin, zoraki katlandığımız insanlarla birlikteyken zamanı ve hazır cevaplığ sıkıca denetlemesi, duygusuz bir manken gibi davranmanızdan evladır.

Bağışlama bir yaratma eylemidir. Bunu yapmak için zamanla değerini kanıtlamış bir çok yoldan birini seçebilirsiniz. Şimdilik bağışlayabilirsiniz, o zamana kadar bağışlayabilirsniz, gelecek sefere kadar bağışlayabilirsiniz, bağışlayıp başka şans vermeyebilirsniz – eğer bir ikinci vaka yaşanırsa, bu tümüyle yeni bir oyundur. Bir şans daha verebilirsniz, birçok şans verebilirsiniz, koşullu şans verebilirsiniz. Bir kabahatin bir kısmını, tamamını yada yarısını bağışlayabilirsiniz. Örtülü bir af tasarlayabilirsiniz. Karar sizin. (???)

İnsan, bağışlayıp bağışlamadığını nasıl bilir? Olay karşısında öfke duymak yerine kederlenmek, o kişiye kızmak yerine onun için üzülmek eğiliminde olursunuz. Tüm bunlara ilşkin herhangi bir şey anımsamama eğiliminde olursunuz. İşin başında bu kırgınlığa yol açan ıstırabı anlarsınız. Ortamın dışında kalmayı yeğlersiniz. Bir şey beklemezsiniz. Bir şey istemezsiniz. Bileğinize dolanıp sizi oradan oraya sürükleyen bir kement yoktur. Gitmekte özgürsünüzdür. “Bundan böyle hep mutlu yaşadılar” ile sonlanmasa da , bu günden itibaren sizi illaki bekleyen taptaze “bir varmış bir yokmuş”duygusuna kaplırsınız.
**** :forgive; Oxford English Dictionary’den: Eski İngilizcedeki forziefan’dan (vermek yada bağışlamak, vazgeçmek, gücenikliği taşımayı brakmak) türemiştir.

(?) :Bu tür bağışlaycılığın biraz farklı bir tanımı, Oxford English Dictionary’de bulunur: 1865 J.Grote, Moral Ideas, viii (1876), 114 “Etkin bağışlayıcılık – kötüye karşı iyinin geri dönüşü” Bu bence barışıklığn nihai formudur.
(??) İnsanlar başkalarını bağışlamakta farklı hızlara sahip olmakla kalmazlar, saldırı da bağışlamak için gereken zaman miktarını etkiler. Bir yanlış anlamayı bağışlamak, cinayeti, ensesti, istismarı, haksız muamaleyi, ihaneti, ve hırsızlığı bağışlamaktan farklıdır. Ne olduğuna bağlı olarak, bir kerelik bir istismar bazen tekrarlayan istismarlardan daha kolay bağışlanabilir.
(???) Bedenin de belleği olduğundan, bedene de dikkat edilmelidir. Ama. Öfkesini aşmak değil, onu tüketmek, dağıtmak ve böylece serbest kalan libidoyu öncekinden tümüyle farklı tarzda yeniden şekillendirmektir. Bu fiziksel serbestliğe psişik anlayış da eşlik etmelidir.

Clarissa P. Estess Kurtlarla Koşan Kadınlar
Vahşi Kadın Arketipine Dair Mit ve Öyküler. Ayrıntı Yayınları

XII.Özel Araziyi Belirlemek: Öfkenin ve Bağışlamanın Sınırları adlı bölümün son kısmıdır.

Pazartesi, Aralık 22

Karda uyuduğunu sanıyorsun ama öldüğünün farkında değilsin....

Sevilirken bilmedin mi?
Ben söylerken gülmedin mi?
Falımızda hasret var, ayrılık var demedim mi?

Anlamazdın anlamazdın,
Kadere de inanmazdın.
Hani sen acı veren kalpsizlerden olamazdın?
Dilerim ki mutlu ol sevgilim,
Ben olmasam bile hayat gülsün sana.
Günahım boynunda, ağlayan bir çift göz bıraktın arkanda.

Kalbim bomboş kaldı sanma,
Acılar geçer zamanla.
Aşka tövbe demem ben,
Görürsün sevince yeniden.

Anlamazdın anlamazdın,
Kadere de inanmazdın.
Hani sen acı veren kalpsizlerden olamazdın?
Dilerim ki mutlu ol sevgilim,
Ben olmasam bile hayat gülsün sana.
Günahım boynunda, ağlayan bir çift göz bıraktın arkanda.

Salı, Aralık 16

AĞIR ÖLÜM



















Ağır ağır ölür alışkanlığının kölesi olanlar,
her gün aynı yoldan yürüyenler
yürüyüş biçimini hiç değiştirmeyenler,
giysilerinin rengini değiştirmeye
yeltenmeyenler, tanımadıklarıyla konuşmayanlar.

Ağır ağır ölür tutkudan ve duygulanımdan kaçanlar,
beyaz üzerinde siyahı tercih edenler,
gözleri ışıldatan ve esnemeyi gülümseyişe çeviren ve yanlışlıklarla duygulanımların karşısında onarılmış yüreği küt küt attıran
bir demet duygu yerine “i” harflerinin üzerine nokta koymayı yeğleyenler.

Ağır ağır ölür
işlerinde ve sevdalarında mutsuz olup da bu durumu tersine çevirmeyenler,
bir düşü gerçekleştirmek adına kesinlik yerine belirsizliğe kalkışmayanlar, hayatlarında bir kez bile mantıklı bir öğüde aldırış etmeyenler.

Ağır ağır ölür yolculuğa çıkmayanlar,
okumayanlar,
müzik dinlemeyenler,
gönlünde incelik barındırmayanlar.

Ağır ağır ölür özsaygılarını ağır ağır yok edenler,
kendilerine yardım edilmesine izin vermeyenler,
ne kadar şanssız oldukları ve
sürekli yağan yağmur hakkında bütün hayatlarınca yakınanlar,
daha bir işe koyulmadan o işten el çekenler,
bilmedikleri şeyler hakkında soru sormayanlar,
bildikleri şeyler hakkındaki soruları yanıtlamayanlar.

Deneyelim ve kaçınalım küçük dozdaki ölümlerden,
anımsayalım her zaman:
yaşıyor olmak yalnızca nefes alıp vermekten çok daha büyük bir çabayı gerektirir.
Yalnızca ateşli bir sabır ulaştırır bizi muhteşem bir mutluluğun kapısına.

Pablo Neruda
Çeviren: İsmail Aksoy


Çevirenin notu: Şiirin son tümcesini, Rimbaud’nun “A’laurore, armes d’une ardente patience nous entrerons aux splendid villes” (“Şafak kızıllığında, ateşli bir sabırla silâhlanmış olarak gireceğiz o muhteşem kentlere”) dizesinden esinlenerek yazmıştır Neruda.

Pazartesi, Aralık 15

AİLE REİSİ ANNELER

DİE verilerine göre; ülkemizde hanelerin kabaca dörtte biri veya beştebirinde hane reisliği görevini anneler yapıyor!
Annelerin hane reisi görevi almalarının veya babaların yokluğunun en önemli nedenleri boşanmalar ve baba ölümleri. Boşanmalar dışında, hastalıklar, savaşlar, göçler vs de haneleri ve çocukları baba figüründen yoksun bırakmaktadır. Baba figürününyoksunluğu kavramından söz ediyoruz,çünkü çocuk gelişiminde önemli bir eksikliktir babanın yokluğu.
Babanın yokluğunun çocuğu nasıl ve ne yoğunlukta etkileyeceği çeşitlietkenlere bağlıdır:
- En başta yaşanan olayın ne olduğu ve nasıl yaşandığı önemlidir. Ailedebabanın (hangi nedenle olursa olsun) ölümü, her aile için bir yas demektir.Yasın da ailedeki her bireye farklı etkileri olur.Anne aynı yastığa baş
koyduğu eşini kaybetmiştir, annenin kendi sevgi nesnesi yok olmuştur. Eğereşiyle daha önce çatışmalı bir evliliği varsa kayıp duygusu suçlulukuyandırır, iyi bir evliliği varsa kayıp duygusunun yarattığı travma daha ağır olur. Çocuk da desteğini hissettiği erkek figüründen yoksun kalmıştır. Kişi yasını sağlıklı olarak çözemezse klinikte 'patolojik yas' dediğimiz durum ortaya çıkar. Patolojik yas yaşayan bireyin ruhsal durumu ve hatta kişilik yapısı da değişebileceğinden, klinik koşullarda psikiyatr yardımı gerektiren bir durum haline gelebilir.

Boşanma durumunda baba hala sağdır, ailenin tam içinde değildir ama gerektiğinde ulaşılabilecek bir noktadadır. Bu durumda patolojik bir yas yaşanması pek beklenmez, boşanma sonrasında çocuk için en büyük tehlike baba ile çocuk arasındaki ilişkinin tutarsız ve yetersiz olması, ayrıca anne baba arasındaki gerginliğin sürmesidir.
- Çocuğun babasından kaç yaşında yoksun kaldığı da önemlidir. Çocuk, kendi gelişim düzeyine bağlı olarak her yaşta tepki verebilir. Olayın yaşandığı andaki tepkileri çocuğun gelişim düzeyine göre değişebilir. Bebeklik çağında ve henüz anne bağımlısı olan bir çocuk için babanın aniden yok olmasınıtolere etmek ilk anda daha kolay olabilir, bu durumda çocuk doğrudan etkilenmeyebilir ama annenin ve ailenin genel huzursuzluğu, dolaylı olarakçocuğun bakımını aksatabilecektir.

Çocuk ortalama 8 yaşında kadar soyut kavramları düşünmekte zorlanır. Ölüm, boşanma gibi soyut kavramların tam karşılığını bilemez. Okul çağından ergenliğe dek geçen yaşlarda babanın aniden ortadan kaybolması "tam bir yoksunluk"olarak yaşanır. Üstelik, babanın yokluğunu çocuğa anlatma ve kabullendirme konusunda annenin en çok zorlandığı dönemler de bu yaşlardır. Bu yaşlarda babanın yokluğunu anlamaları daha kolaydır ama bu, kolay kabullenecekleri anlamına gelmez.

Çocuğun ilk andaki tepkisi ne olursa olsun, ilerleyen yaşlarda her çocukmutlaka etkilenir bu yoksunluktan. Çünkü kişilikgelişiminde annenin de babanın da (her iki cinsiyetteki çocuk için de)apayrı yerleri vardır. Kız çocuğun karşı cinsten ilişkiye girdiği ilk bireykendi babasıdır ve bu da yaşam boyu bütün erkek figürlerle gireceği ilişkitarzı için ilk modeldir. Erkek çocuk ise babayla kurduğu özdeşim yoluylakendi maskülen (erkeksi) kimliğini pekiştirir.

- Baba olmadığı zaman, geride kalan kişilerin varlığı ve çocuğu hangi noktada destekledikleri de önemlidir. Annenin de sağ olmaması veya sağlıksız olması çocukları önemli bir destekten yoksun bırakır ancak annenin sağ ve sağlıklı olması çocuklar için güvencedir. Annenin sağ ve sağlıklı olması yanında çocukları ile kurduğu ilişki tarzı da dikkate alınmalıdır. Anne kendi acısını atamamış ise, çocukları ile ilgilenmesini güçleştirecek sıkıntılar yaşıyor ise çocuklar ihmal edilebilirler ve çocuğun yaşadığı ihmal duygusu onu da depresyona sokabilir.

Aile bireyleri, daha önce babalara karşı yaşadıkları çeşitli duyguları birbirlerine yansıtabilirler. Babanın yokluğu nedeni ile anneler çocukları tarafından suçlanabilirler. Bazen de babanın varlığı nedeniyle önceden baskılanan olumsuz (veya olumlu) duygular daha kolay ortaya çıkabilir. Çocuğun bakımında artık anne daha ağırlıklıdır; hem babanın yokluğunu aratmamaya çalışacak hem de çocukları tek başına büyütmeye, disipline sokmaya çabalayacaktır.
- Baba ile sağken veya beraberken kurulan ilişkinin düzeyi ve yoğunluğu,daha sonra babanın yokluğunu kolay kabullenebilmenin en önemligöstergesidir. Baba ile duygusal bağı, sevgisi güçlü olan bir çocuk için bukayıp daha acı olacaktır, babası ile çatışmalı bir ilişkisi olan çocuk dabazen önceden yaşadıkları nedeniyle aşırı suçluluk duyabilecektir.

- Baba olmadığı zaman ailede yaşanan ekonomik, sosyal değişimler ve ailenin destek sistemleri ailenin uyumunu kolaylaştıran en önemli etkendir, yani babanın olmamasının nasıl telafi edildiği de çok değerlidir. Kesin olan bir şey var ki, babanın olmaması bütün aileyi etkileyecektir. Bütün aileyi ekonomik bir değişim bekleyebilir. Aile ekonomik güçlüğe düşebilir,anne ve diğer aile bireylerinin çalışmaları gerekebilir. Ailenin sosyal konumunda farklılıklar ortaya çıkabilir, alenin evi, çocukların okulu vs, dolayısı ilegündelik rutin ilişkiler değişebilir. Bu da yeni ortamlara uyum çabasını getirir. Değişimlere ailenin ve çocukların uyum sağlamalarını kolaylaştıracak en önemli etken, çocuklara ve aileye dışardan gelen destek sistemleridir.

- Babanın olmaması tüm aile ve çocuk için ciddi bir kayıptır amaunutulmaması gereken bir şey var ki, babanın ailedeki varlığının çocuk içinörseleyici olduğu durumlar da vardır. Örn; karı koca tartışmalarının yoğunolduğu evlilikler, çocuğun baba tarafından şiddete maruz kalabildiğidurumlar vs. Çocuğun zarar görebildiği böylesi durumlarda babanın yokluğu,kısa vadede ve geçici olarak tüm aile için olumlu değişimleri degetirebilir.

Çocuğun babanın ölüm veya boşanma nedeni ile kaybedildiği durumlarda, babanın yokluğunu daha kolay anlamasını kolaylaştırmak için bazı önlemler alınabilir.

- Öncelikle, yaşananlar konusunda çocuklar bilgisiz bırakılmamalı ve asla yalan söylenmemelidir. Her çocuğun olan bitenler konusunda bilgi alma hakkı vardır ve yaşına uygun olarak bu yaşananlar anlatılabilir.
- Babanın ölümünü çocuğa anlatmak zordur ama annenin ve çocuğun güvenebileceği bir yakının (ya da bir uzmanın) desteği ile uygun zamandakonuşulmalıdır. Boşanma konusunda çocukla anne baba beraber konuşmalı,boşanmanın anne babalığı bitirmediği, sadece artık karı koca olarak aynı hanealtında bulunmayacakları ancak bu durumun çocuğun gündelik yaşamını asladeğiştirmeyeceği özellikle anlatılmalıdır.

- Çocuk, babanın yoksunluğu nedeniyle geçici bir süre yas, kayıp duygusu yaşayacaktır, anlayışla karşılanmalıdır.

- Boşanma sonrasında anne ve baba birlikte, babanın ölümü sonrasında iseanne ve varsa yakın çevresindekiler; çocuğun bakımının aksamamasıiçin gerekli önlemleri almalı ve bu desteği de çocuğa hissettirmelidirler.

- Bazen ölümler veya boşanmalar sonrasında annelerin ve babaların çocuklarına karşı tutumları değişebilmektedir.  Çocuğun aşırı şımartıldığı,anne babanın kendi gerginliklerini çocuğa yaşattıkları, annenin baba olmaması nedeniyle çocuğa abartılı (ve hatta boğucu) bir ilgi gösterebildiği, bazen çocuğu kendi acısına sırdaş yaptığı durumlar klinik pratiğimizde oldukça sıktır. Çocuğa karşı tutumların,ona zarar verici yönde değişmesi, yeni problemler yaratmaktan başka işe yaramaz.

- Ailenin sosyal destek sistemlerinin zayıf kaldığı, babanın yoksunluğunun daha büyük sıkıntılara neden olduğu durumlarda psikiyatrik yardım almaktankaçınılmamalıdır. Çünkü erken müdahale ile daha kolay çözülebileceksorunların giderek büyüyüp birer klinik olgu haline gelişi kliniklerde çoksık görülen bir durumdur.


Uzm.Dr. Ahmet ÇEVİKASLAN
Çocuk Psikiyatrisi

Çarşamba, Aralık 3

Öfke nöbetlerini, öfke pratiği ile aşın!!!


Prof. Dr. Alan Kazdin“The Kazdin Method for Parenting a Defiant Child”
(Meydan okuyan çocukla başa çıkma tekniği: Kazdin Metodu)

Olumlu davranışı destekleyin
Anne babalar genelde çocuklarının yapmalarını istemedikleri şeylere kafa yoruyor. Bunun yerine yapmalarını istedikleri şeyleri öne çıkartıp, çocukları buna teşvik etmek gerek. Mesela “Söyler söylemez, yatağına gittin. Bu çok güzel bir davranış.” Ya da “Bak, çocuk arkadaşının düşen oyuncağını kaldırmasına yardım etti. Ne güzel değil mi?” Olumsuz davranışı yok etmenin en iyi yolu, olumlu davranışı yeri geldikçe desteklemektir.

Öfke pratiği yapın
Çocuğunuzun korkunç öfke nöbetlerinden kurtulmak istiyorsanız, hafif öfke pratiği yapın. Ortada hiçbir gerginlik yokken ona şöyle deyin: “Şimdi bir oyun oynayacağız. Ben sana “Dışarı çıkmak yok” diyeceğim. Sen de sakince “Hayır, anne. Dışarı çıkmak istiyorum” diyeceksin. Ağlamak, bağırmak, bana vurmaya kalkmak yok.” Ona bunu 5 gün boyunca haftada 1 gün yapacağınızı söyleyin. Çocuk bu durumla gerçekten karşılaştığı zaman çılgına dönmek yerine, daha hafif bir reaksiyon gösterecektir. Kazdin Metodu denen yöntem de bu. Çocuğunuzla yaşadığınız en temel sorun neyse, sakinken onun pratiğini yapın.

Küçüklere karşı açık ve net olun
Yöntem 1.5 yaşından başlayarak 15-16 yaşındaki çocuklara kadar işe yarıyor. 1.5-2 yaşındakiler bu oyundan anlamayacağı için onun boyuna inin ve gözünün içine bakarak şöyle deyin: “Az önce sinirlendin. Ama etrafa bir şey fırlatmadın veya bir yere vurmadın. Aferin, tam büyük bir çocuk gibi davrandın.”

Öfke nöbetleri öğrenme anları değildir
En sık yapılan disiplin hatası mola süresini artırarak, bunu cezaya dönüştürmek. “Aynı şeyi bir daha mı yaptın, o zaman 5 dakika yerine 15 dakika odada kalacaksın” denmemeli. Böyle böyle, mola verme süresi 3-4 saate varıyor. Ve çocuk aynı şeyi, üstelik daha da kötü bir şekilde tekrar yapıyor. Olumlu davranışı desteklerseniz, ceza yöntemi nadiren işe yarar, yoksa yaramaz.

Mola süresi 1-2 dakika olmalıdır.
Ve 10 dakikayı geçmemelidir. Amaç ceza vermek değil, çocuğu olumsuz davranışı sergileten unsurlardan uzaklaştırmaktır. Bu zaman çocuğa “Git ve yaptıklarını düşün” demek için uygun değildir. Çocuk sakinleşerek ve kavga etmeden yanınıza geri dönüyorsa, bu davranışı mutlaka yüceltin.

Ya sana yapılsaydı, demeyin
Anne ve babaların en sık düştüğü tuzaklardan biri de çocuğa davranışının ne kadar kötü olduğu söylenirse, o kadar kolay vazgeçeceğini düşünmek. “Kardeşinin bebeğini kırmamalısın. Ya o senin en sevdiğin arabanı kırsa...” tarzında bir yaklaşım çocuğun davranışını değiştirmeyecektir. Önemli olan olumlu davranışı desteklemek ve bu tür örnekler vermektir. Biz büyükler bile transyağların ne kadar zararlı olduğunu biliyoruz ama patates cipsi yemekten vazgeçmiyoruz.

‘Lütfen’ deyin
Otoriter bir ses tonuyla “Yatağa git” demek yerine, sakin bir tonla “Yatağa gider misin, lütfen?” diye sorarak daha kolay sonuca ulaşırsınız. Bu tüm insanlar için geçerlidir. Çocuklar da kendileriyle emir kipinde konuşulmasından hoşlanmaz.

Seçenek sunun
Mesela sokağa çıkarken mont giymemekte ısrar eden çocuğunuza “Montunu giy” demek yerine pozitif bir ifadeyle “Yeşil montu mu, turuncuyu mu tercih edersin? Bence turuncu sana çok yakışıyor.” derseniz, büyük ihtimalle birini tercih edecektir. Tüm insanlar seçenek sunulduğunda, birini tercih etme yoluna gider.

Olumsuz davranışın tekrarı normaldir
Hareketlerinde düzelme gözüken çocuğunuzun arada sırada olumsuz davranışı tekrarlaması çok normaldir. Tıpkı tuvalet eğitimini tamamlayan çocuğun, ara sıra altına kaçırması gibi... İnsan davranışlarında tam öğrenme gerçekleşene kadar olumlu ve olumsuz değişiklikler olur. Öğrendikten sonra ise yavaş yavaş olumsuzlar kaybolur. Hayal kırıklığına uğramayın.

Vatan Gazetesi / Ayye Aydın

Salı, Aralık 2

ve kadın ve erkek ve fark


  • Saldırganlık: Erkekler kadınlardan daha saldırgan olup bedensel güç kullanımına daha eğilimlidirler. Bunun açıklaması da testosterona bağlanmaktadır. Buna karşılık kadınlar kelimelerle saldırır ve savaşırlar.
  • Kan: Erkeklerde 4.5, kadınlarda 3.6 litre kan vardır. Erkek kanı daha koyu kıvamlıdır, bir damlasında 1 milyon kan hücresi vardır.
  • Yaş dönümü: Kadınlar menopoz döneminde ateş basması, uykusuzluk, şişmanlama, gece terlemeleri ve vajina kuruluğu gibi belirtiler yaşarlar. Erkekler andropoz denen yaş döneminde hemen hemen hiçbir bedensel belirti yaşamazlar.
  • Vücut ısısı: Erkeklerin vücut ısısı kadınlardan daha yüksektir. Su: Erkek vücudunun yüzde 60-70'i sudan ibarettir. Kadın vücudundaki su oranı ise yüzde 50-60 arasındadır.
  • İskelet: Erkeklerin omuzları daha geniş , kolları ve bacakları daha uzun, kemikleri daha ağır, eklemleri de daha büyüktür. Buna karşılık kadınların kalça kemikleri daha geniş, eklemleri daha esnektir.
  • Duyu organları: Kadınların işitme ve koklama duyuları daha güçlüdür. Buna karşılık erkekler ışığa karşı daha hassastır.
  • Enerji harcaması: Erkekler hareketsizken vücudun metrekaresi başına 39,5 kalori yakarlar. Kadınlar ise 37 kalori. Erkeğin günlük kalori ihtiyacı 2700 kalori, kadınınki 2000 kaloridir.
  • Yağ: Erkeklerde kadınlarınkinin yarısı kadar yağ dokusu vardır. Kadınlarda yağ dokusu vücudun yüzde 27'sini oluştururken, bu değer erkeklerde yüzde 15'tir.
  • Ağlamak: Kadınlar erkeklerden 5 kat fazla ağlarlar. Genellikle de saat 19.00-22.00 arası.
  • Beyin: Erkek beyni yüzde 14 daha ağırdır. Buna karşılık kadınlarda iki yarım küre arasındaki iletişim daha iyidir.
  • Kalp atışı: Erkeklerin kalbi daha büyüktür ve daha yavaş çarpar: Dakikada ortalama 72. Bu değer kadınlarda 80'dir.
  • Sıcaklık duyarlılığı: Kadınlar kalın yağ dokuları nedeniyle soğuğa daha dayanıklıdırlar.
  • Yaşlanmak: Erkekler kadınlardan daha hızlı yaşlanırlar. 35 yaşındaki bir erkeğin damar sistemi 50 yaşındaki bir kadınınkine eşdeğerdir.
  • Kaslar: Erkekler kadınlardan yüzde 50 oranında fazla kas gücüne sahiptir. Buluğ çağında erkeklerde kas hücrelerinin sayısı 20 misli, kadınlarda 10 misli artar. Erkekler kadınlardan üçte bir oranında daha güçlüdürler.
  • Buluğ: Erkekler buluğ çağını 10-15, kadınlar 9-14 yaşları arasında yaşarlar.
  • Yaşam Süresi: Erkeklerin ortalama omrü 71,5 yıl, kadınların 78 yıldır.
  • Bacaklar: Erkeklerin bacakları daha uzun ve kaslıdır. Bu yüzden kadınlardan daha hızlı koşar, daha uzağa zıplarlar.
  • Vücut ölçüleri: Erkek ortalama 175 cm boyunda ve 73,5 kg ağırlığındadır. Göğüs çevresi 98,5cm , beli 80,4cm'dir. Kadın ortalama 160 cm boyunda olup 61,2 kg'dir. Göğüs çevresi 90,1; kalça genişliği 96,5 cm; beli 74,3 cm'dir.
  • Adem elması: Gırtlaktaki adem elması adlı çıkıntı sadece erkeklere hastır.
  • Akciğerler: Erkeklerin akciğerleri kadınlarınkinden yüzde 50 daha geniş hacme sahiptir.
  • Yemek: Aynı kilodaki kişilerden, erkekler kadınlardan daha çok yemek ihtiyacı duyarlar; çünkü metabolizmaları daha hızlıdır.
  • Solunum: Erkekler dakikada 16 kez, kadınlar ise dakikada 20-22 kez soluk alıp verir. Her iki cinsin günde soludukları miktar ise aynıdır.
  • Hastalıklar: Erkekler hayatları boyunca kadınlardan ortalama 40 gün daha az hastalanırlar.
  • Dirsek: Kadınlar erkeklere kıyasla kollarını dirsekten 6 derece daha fazla açabilirler.
  • Kromozomlar: Erkek ve dişilerde toplam 46 kromozom vardır. Bunların yarısı babadan, yarısı anneden gelir. Bu 46 kromozomun içinden iki tane cinsiyet hormonu vardır ki; bu erkekte XY, kadında XX olarak bulunur.
  • Saçlar: Kadınların saçları daha sık ve daha dirençlidir. Saç kökleri iki milim daha derinde olduğu için erkeğinki kadar çabuk dökülmez.
  • Deri: Erkeklerin toplam 1,8 metrekare, kadınların 1,6 metrekare derileri vardır. Kadını derisi daha ince ve kuru,bu yüzden de daha hassastır. Erkekte ter bezleri ve deri altı yağ bezleri daha fazla olduğundan derisi yağlıdır ve daha çok terler.
  • Ergenlik Sivilcesi: Erkeklerin sivilce sorunu daha fazladır. Bu da daha çok testosteron hormonundan kaynaklanmaktadır. Bu hormon yağ bezlerini uyarır ve derideki gözeneklerin tıkanmasına, dolayısıyla da sivilceye neden olur.
Internet Haber